NATO Yeni Stratejik Konsepti Nedir, Ne Değildir?
13.07.2022

NATO Yeni Stratejik Konsepti Nedir, Ne Değildir?

 


NATO üyeleri arasında zaman içinde gelişmiş bir çalışma kültürü vardır. Danışmalar İttifakın çalışmalarının merkezinde kilit bir husustur. Brüksel’de NATO Karargahında uzmanlık konularına göre farklı Komitelerde ve siyasi niteliğe sahip nihai karar organı Konsey’de de danışmalar Daimi Temsilciler/Büyükelçiler düzeyinde devamlı, her hafta yapıldığı gibi, Dışişleri ve Savunma Bakanlarının dönemsel toplantılarında ve nihayet Devlet ve Hükümet Başkanları düzeyinde Zirvelerde de gerçekleşmektedir. Ülkelerin ulusal görüş ve önceliklerini savunarak her müttefikin güvenlik endişesini ve çıkarını karşılayacak bir orta noktada buluşulabilmektedir. Türkiye’nin NATO’daki katkısını sadece sunduğu askeri imkan ve kabiliyetlerle sınırlı görmek yanlış olur. Türkiye’nin sahip olduğu önemli jeopolitik konumunun beraberinde getirdiği bilgi ve deneyim birikimi, komşu olduğu ve NATO açısından da önem taşıyan coğrafyalara ilişkin duyarlılıkları dikkate alan entelektüel katkısı en az NATO’ya sağladığı askeri katkısı kadar değerlidir.


Danışmalar sırasında farklı görüşler ileri sürülebilir. Ancak Washington Antlaşmasının kamuoyunda çok iyi bilinen kollektif savunmaya dair 5. Maddesine uygun olarak “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz” anlayışıyla potansiyel tehdit ve saldırılara karşı birliktelik oluşturmuş bu “fikirdaş” ülkeler topluluğunun ortak bir paydada buluşabilme iradesiyle ulusal çıkar ve önceliklerini en optimum noktada birlikte sağlama arayışı yine bu gelişmiş çalışma kültürünün bir gereğidir. Dolayısıyla günümüz jargonuna uygun ifade biçimiyle kamuoyu önünde “ses yükselterek”, “had bildirerek” sonuç almaya çalışmak bu fikirdaşlık kültürüyle çelişen bir yaklaşım tarzı olur. Bu söylediğimden şöyle bir yanlış anlama ortaya çıksın istemem. Madem savunduğumuz görüş diğerlerince benimsenmiyor o takdirde aynı “kulüpte” olmanın gereği taviz verip susalım mı? Asla. Nitekim hiçbir zaman da böyle olmamaktadır. Komite ya da Konsey düzeyinde savunduğumuz pozisyonla ilgili olarak tek başımıza kalsak da, ki Daimi Temsilci olarak bizzat yaşadığım çok örnek olay vardır, haklı tutumumuzu izah ve diğerlerine kabul ettirme çabasında gerektiğinde sonuna kadar direnip, sonuç almaya çalışmamız doğaldır. Ancak bunu kamuoyuna dönük üst düzeyli açıklamalarla ortaya koymak özellikle birlik ve tesanüdün en güçlü biçimde ortaya konması gerektiği halihazır jeopolitik ortamda dost ve düşman tarafından yanlış yorumlanmaya müsait bir durum yaratır.


Müttefikler arasında karşılıklı güven, öngörülebilirlik, bizim de üzerinde haklı olarak ısrarla durduğumuz İttifak içi dayanışma ve insicam açısından da önemlidir. Örneğin 2014 yılında Kırım’ı gayrımeşru ve gayrı hukuki şekilde işgal ve ilhak ettikten sonra Rusya NATO tarafından bir tehdit olarak ilan edildikten, 2016 ve 2018 Zirve toplantıları bildirilerine de yansıdığı şekilde Devlet ve Hükümet Başkanlarının kabul ettiği karar uyarınca eski Sovyet ya da Rusya menşeli silahların çoğu eski Varşova Paktı üyesi olan yeni NATO müttefik ülkeler silah envanterinden çıkarılması kararı alınmışken İttifak içinde uzun bir üyelik geçmişi olan bir müttefik ülkenin Rusya’dan gelişmiş bir silah sistemi alma kararını anlamlandırmak güçleşmektedir. Öte yandan bir müttefikin bir diğerine, ABD’nin CAATSA yasası örneğinde olduğu gibi, yaptırım uygulaması da elbette kabul edilemez..



Makalenin Tamamını Okumak İçin Tıklayın