Türkiye’de Doğruluk Kontrolü ve Doğrulama Kuruluşları
06.07.2020


Doğruluk kontrolü, on yıldan kısa bir süre zarfında tüm dünyada yeni bir demokratik uygulamaya  dönüşmüş, kendi sosyal ve siyasi kurumlarını yaratmıştır. 2016 ABD seçimlerinden ve Avrupa’daki seçimlerden sonra doğruluk kontrolüyle ilgili küresel farkındalık ve talep artmış olsa da bu uygulama aslında gazeteciliğin kendisi kadar eskidir. Doğruluk kontrolü genellikle dezenformasyon ve sahte haber sorunlarına karşı başlıca panzehirlerden biri olarak görülmektedir. Ancak doğruluk kontrolü, bazen istenmeyen sonuçlar da doğurabilir. Doğruluk kontrolünün hedef kitlenin inanç ve görüşlerini değiştirdiği iddiasını destekleyecek yeterli kanıt yoktur. Doğruluk kontrolü ve inançlardaki değişim arasında gözlemlenebilir bir ilişki olduğu durumlarda bile bu etki tekrarlanabilir olmaz ve etkinliği vakalar arasında değişkenlik gösterebilir. Doğruluk kontrolünün aslında dezenformasyonun ilk etkisini daha da derinleştirebileceğini gösteren çalışmalar dahi bulunmaktadır. Ayrıca, doğruluk kontrolü ve dezenformasyon arasındaki ilişki, farklı siyasi kültürler ve medya sistemlerinde farklı sonuçlar doğurmakta, bu sonuçların farklı ülkelerdeki etkileri konusunda daha kapsamlı incelemeler
yapılmasını gerektirmektedir.


Derin şekilde kutuplaşmış, bilgi/enformasyon akışının sınırlandırıldığı ve sansüre eğilimli OECD ülkelerinden biri olan Türkiye’nin küresel dezenformasyon ve doğruluk kontrolü ekosistemindeki konumunun derinlemesine araştırılması gereklidir. Çünkü Türkiye’deki bağlam, diğer gelişmekte olan ülkeler ve demokratik açıdan gerilemekte olan siyasal sistemler için önemli bulgular ve alakalı sonuçlar sağlamakta, bize enformasyon – dijital medya – demokrasi ilişkisinin geleceği konusunda önemli gözlemler sunmaktadır.


1890’larda “yeni gazeteciliğin” ortaya çıkmasından ve tabloid gazetelerin icat edilmesinden bu yana doğruluk kontrolü ve doğrulama uygulamaları yazı işlerinde iş akışının ayrılmaz bir parçası olmuştur. 20. yüzyılın büyük bir bölümünde doğruluk kontrolü gerek araştırmacı gazetecilerin gerekse kusurlu/yanıltıcı bilgiler içeren haberlerin yayınlanmasını önlemek için uygulamaya konmuş büyük gazetelerin doğruluk kontrolü/araştırma birimlerinin temel görevlerinden biri olmuştur. Ancak ana akım gazeteler ve televizyon haber servisleri dışında bağımsız birer kurum olarak doğruluk kontrolü girişimlerinin yaygınlaşması, Snopes ve Spinsanity gibi ilk bağımsız doğrulama kuruluşu örneklerinin ortaya çıktığı 1990’larda görülmektedir.


Bununla birlikte, dijital doğruluk kontrol ekosisteminin büyümesi, 2001’in sonunda, ABD’deki ana akım dijital haberlere yönelik bir saldırı olarak başlamıştır. Dijital iletişim teknolojileri ilerledikçe web iletişiminin ve dijital iletişimin getirdiği aşırı bilgi yükü, geleneksel yazı işlerine fazladan yük getirmeye başlamıştır. Haber kuruluşları sürekli artan miktarlarda haber üretmeye ve doğrulama yapmaya mecbur kalmış, bunun sonucunda İnternet öncesi doğruluk kontrol ve doğrulama prosedürleri bu hıza adapte olamamıştır. Bu, ana akım medya ekosisteminde yeterince araştırılmamış bir dizi haberin ve analizin paylaşılmasına yol açmış, bu nedenle gerek haber tüketicilerinin gerekse bağımsız “vatandaş gazetecilerin” büyük haber ve medya kuruluşlarına öfkesini artırmıştır. Bu dönemde Los Angeles Times’ı eleştirmesiyle öne çıkan alternatif bir haber kuruluşu olan LA Examiner’ın yöneticisi, Amerikalı muhafazakar blogcu Ken Layne, blogunda “We can fact-check your a**” başlıklı bir eleştiri ve meydan okuma yazısı yayınlamıştır. Bu blog yazısında Layne, ana akım haber ağlarının mevcut doğrulama mekanizmalarının dijitalin hızına yetişemediğini, ve benzer iç mekanizmaların artık işlemediğini öne sürerek ana akım medya ağların dışında, bağımsız olarak doğrulama yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Teknoloji ve siyasetle ilgili blog ekosisteminden daha fazla blogcu ve uzman bu fikri popülerleştirince söz konusu meydan okuma daha geniş ölçekli bir savaş çığlığına dönüşmüştür.


Bu dijital hareketin temel argümanı, haberlerin dijitalleşmesiyle birlikte hızlı ve yüksek hacimli haber yayınından kaynaklanan doğrulama iş yükünün artık eski usul haberciliği yetersiz kıldığı idi. Hız odaklı yeni medya haberciliği, eski usul yazı işleri süreçlerini zayıflatmakta ve onları İnternet çağının değişen dinamiklerine uyum sağlayamaz hale getirmekteydi. Dolayısıyla yeni medya çağının hacim sorunu, eski medya pratikleri ile çözülemezdi. Bu sorunları çözmek, ancak medya sisteminin dışından, bağımsız doğrulama inisiyatifleri ile mümkündü. Bu argüman o kadar ilgi ve dikkat çekmiştir ki FactCheck.org (2003), PolitiFact, MediaMatters (2004) ve NewsBusters (2005) gibi sadece “doğruluk kontrolü platformu” olarak faaliyet gösteren unsurların yer aldığı yeni bir ekosistemin ortaya çıkmasına katkıda bulunmuş ve bu tip ‘medya dışı’ doğrulama kontrolüne olan talep beklenmedik oranda artınca hızla dünyaya yayılmıştır.



Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın          Yayının İngilizcesine Ulaşmak İçin Tıklayın