Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Avrupa’nın manzarasını değiştirmiştir. Kurallara dayalı uluslararası düzen tehdit altına girmekle kalmamış, devlet egemenliği ve hukukun üstünlüğü gibi temel değerler de risk altına girmiştir. Transatlantik ilişkilerin geleceğinin, seçim sıkıntılarıyla belirsizleştiği ve Çin’in yükselişinin yeni soruları beraberinde getirdiği bir zamanda, Avrupa’nın jeopolitik gücü daha fazla birlik gerektirecektir.
Bu nedenle Avrupa, 21. yüzyılın emsali görülmemiş zorluklarıyla yüzleşmek için demokrasisini, ekonomisini, güvenliğini ve yeşil, dijital ve sosyal geçiş politikalarını daha geniş bir etki alanına uyarlayan, daha iyi tanımlanmış bir jeo-stratejik egemenliğe ihtiyaç duymaktadır.
Bu bağlamda, Avrupa’nın geleceği varoluşsal sorulara bağlanmıştır. Avrupa devletleri, kıtamızın yeni küresel rolünü şekillendirmek için nihai olarak bir önkoşul olan tutarlılık ve dayanışma düzeyini taahhüt edecekler mi? Avrupa daha demokratik, daha yeşil, insan merkezli ve daha güvenli bir dünya için yumuşak güç üretmeye nasıl devam edebilir? Bunlar topluca cevaplanması gereken sorulardır.
Bununla birlikte, mevcut durumda öncelikli kaygı güvenlik ve birlikte hareket edebilmektir. Avrupa Birliği (AB) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), bu meydan okumayla acil olarak uğraşmak zorunda kalmıştır. Buna ek olarak Ukrayna, Moldova ve Gürcistan’ın bir güvenlik aracı olarak üyelik hedefiyle adaylık istemeleri, AB’nin temel sorunlarından biri haline gelmiştir. Aynı zamanda Finlandiya ve İsveç de NATO’ya üyelik için başvuruda bulunmuştur. Enerji güvenliği, gıda güvenliği, kritik hammaddelere erişim ve göç de AB için kilit öncelikler haline gelmiştir.
AB ve NATO’nun genişlemesi de dahil olmak üzere tüm bu zorlukların üstesinden gelmek için Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bir Avrupa Siyasi Topluluğu (AST) fikrini ortaya atmıştır. Bu yeni kavramsal oluşumun ilk toplantısı, 6 Ekim 2022’de Prag’da gerçekleşecektir. Aşağıda imzası bulunan bizler, yeni oluşumun kıtaya ne getirmesi gerektiği konusunda bazı öneriler sunmaktayız.
Birleşik bir Avrupa hedefi yeni değildir. Her savaş, çatışma veya krizin ardından, Avrupa ülkelerini bir araya getirmek için çatışma veya kriz odaklı öneriler ortaya çıkmıştır. En sonuncusu, bir başka Fransız fikri olan Avrupa Konferansı, Aralık 1997’de Lüksemburg Avrupa Konseyi’nde gündeme getirilmiştir. İlk olarak 1998’de yapılan toplantı, düzensiz bir şekilde devam etmiş ve Rusya’nın bile katılımcı olarak bulunduğu 2003 yılına kadar sürmüştür. Konferansta dış ve güvenlik konularının yanı sıra adalet ve içişleri, ekonomik ve bölgesel konular ele alınmıştır. Ancak, gerisi getirilememiştir.
Biz, bu kadar çeşitli ülkeden oluşan herhangi bir yeni oluşumun gerçekçi beklentilere dayanması gerektiğine inanmaktayız. Bu inancın birincil nedeni, kıtadaki AB ve AB dışı ülkeler arasındaki ilişkiyi geliştirmek ve elden geçirmektir. İkincil nedeni ise, 21. yüzyılın ihtiyaçlarına uygun bir kıtasal alan açmaktır. Nihai hedef politikaların birleştirilmesi olsa da, öncelikli hedef iş birliği ve istişare olmalıdır. Avrupa’da halihazırda Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gibi çeşitli konularla ilgilenen bir dizi kuruluş bulunmaktadır. Bu nedenle, AST, katılımcılar için ayrı, katma bir değer sağlamalıdır…