Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın
Tarih, birçok Ortadoğu devletinin bir noktada füze ve kitle imha silahları (KİS) ile bağlantılı diğer teknolojileri satın alma teşebbüsünde bulunduğunu göstermiştir. Bunlara ek olarak, El Kaide ve Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi devlet dışı aktörlerin oluşturduğu tehditler de vardır. Tarihinin büyük bir bölümünde terörizm tehdidiyle karşı karşıya kalan Türkiye devlet dışı aktörlerin teşkil ettiği tehlikelere hiç yabancı değildir ve terörle mücadele etmek ve ayrıca KİS teknolojilerinin devlet dışı aktörlere ve haydut rejimlere yayılmasını önlemek üzere uluslararası ortaklarıyla yoğun bir şekilde çalışmıştır. Son yıllarda Türkiye’nin bu çabaları, yabancı enerji tedarikçilerine olan bağımlılığın azaltılması ve karbon salımlarının kısıtlanması amacıyla nükleer enerjiye yönelik ilginin artışıyla aynı döneme denk gelmiştir. O dönemden beri, Ankara nükleer silahları yayılmasını önlemeye yönelik politikalar ile nükleer güç sahibi olmayan devletlerin barışçıl nükleer teknolojiye erişim hakları arasında bir denge bulmak için yoğun bir çaba sergilemiştir. Türkiye’nin nükleer enerji ve nükleer silahlarına yayılmasının önlenmesiyle ilgili bir dizi konuda Batı’daki geleneksel ortaklarıyla olan uyumsuzluğu Türk siyaset yapıcılarının nükleer silah programı geliştirme düşünceleri olduğu şeklinde algılanmamalıdır. Türkiye’nin ulaştığı demokratik olgunluk düzeyi ve Ankara’nın uzun süredir Batı’yla olan birlikteliği böyle bir sonucu olanaksız kılmaktadır.