Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın
İstikrarsız tedarikçilere gittikçe daha bağımlı hale gelmekten rahatsız olan Türkiye’deki karar vericiler, nükleer gücü, ülkenin gelecekteki enerji planları için elzem bir kaynak olarak belirlemişlerdir. Türkiye’nin nükleer güce duyduğu ilgi 1960’lara dayansa da, siyasi ve mali sorunlar, Ankara’nın geçmişteki nükleer güç reaktörü müzakerelerinin bir tanesi hariç tümünün akamete uğramasına yol açmıştır. Türkiye’nin nükleer enerji hedefleri, dış tedarikçilere olan bağlılığı azaltma ve yerli enerji rezervlerinin üretimini arttırma siyasetinin bir parçasıdır. Enerji Bakanlığı, 2020’de Türkiye’nin enerjisinin yüzde 5’ini nükleer güçten karşılamayı ve 2023’te üç tane reaktörün faaliyette olmasını hedeflediklerini ilan etmiştir.
Türkiye’nin nükleer hedefleri 1980’ler ve 1990’larda yapılan açıklamalarla örtüşmektedir. Ankara, artan enerji talebinin ve yabancı enerji kaynaklarına bağımlılığın, Türkiye’nin yerli enerji üretimini arttırmak için kapsamlı bir strateji izlemesini gerektirdiği gerekçesiyle, nükleer teknolojinin yerli olarak geliştirilmesini on yıllardır hedeflemektedir. Hükümet, bir taraftan nükleer güç reaktörleri inşa etmek için yoğun çaba gösterirken diğer taraftan yenilebilir enerji kaynaklarının payını arttırmak için uğraş vermektedir. Ancak Ankara’nın geçmiş nükleer çabaları, hükümetin olası dış tedarikçilere mali teminatlar vermeyi kabul etmemesinden ötürü bir yere varmamıştır. Benzer sorunlar, Türkiye’nin yabancı tedarikçilerle imzalamak istediği daha önceki anlaşmalarda da sıkıntı yaratmıştır. Türkiye’nin bu sefer başarılı olma ihtimali nedir? Bu makalede Türkiye’nin nükleer geçmişi ile nükleer enerjiye geçiş için yürütmüş olduğu müzakereler ele alınacak, sonuç bölümünde ise Türkiye’nin nükleer enerji alanındaki hedeflerine dair bir değerlendirme sunulacaktır.
Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın