Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın

BİR UYGULAYICININ GÖZÜNDEN ÇOK TARAFLI DÜNYADA ULUSAL SAVUNMA STRATEJİMİZİN GELECEĞİ

Fatih Ceylan, Büyükelçi, Eski NATO Daimi Temsilcisi

Bu analiz, bir yandan Türkiye’nin karşılıklı etkileşim içinde bulunduğu jeopolitik coğrafyada ulusal güvenlik ile ilgili yaşanan değişimleri vurgulamak diğer yandan da bu değişimlerin ışığında ülkemizin ulusal savunma ve güvenlik stratejisinin geleceğine dair bir dizi saptama ve öneride bulunmak amacıyla kaleme alınmıştır.

Dolayısıyla yazının ilk bölümleri, bu alandaki gelişmeleri ister istemez biraz da seçici olarak tarihsel bir perspektif içinde özetlemektedir. Müteakip bölümlerde ise Türkiye’nin bu alan içinde kendini ne şekilde konumlandırdığı izah edilmektedir. Son bölümde ise değişen uluslararası konjonktür içinde ulusal savunma ve güvenlik politikamıza dair öneriler yer almaktadır.

20. yüzyıl geldiğinde 19. yüzyılda Avrupa’da kurulmuş olan Metternich düzeni ve 1815 Waterloo Savaşının ertesinde vücut bulduğu düşünülen kuvvetler dengesi ve ulusal çıkarlara, diğer bir deyimle Realpolitiğe dayalı ‘Avrupa Uyumu’ çatırdamaya başlamış ve neredeyse birbirini takip eden iki büyük Dünya Savaşı sadece Avrupa’yı değil, tüm dünyayı etkisi altına alacak geniş çaplı gelişmelere sahne olmuştur. İkinci Dünya Savaşının ertesinde savaş dolayısıyla ekonomileri, beşeri kaynakları ve siyaset kurumları harap olmuş Avrupalı devletler bir daha aynı büyük travmayı yaşamamak için kendi aralarında oluşturacakları kolektif kurumlar aracılığıyla ilk planda kavramsal düzeydeki birliklerini fiiliyatta yapısal bir temele oturtmak üzere harekete geçmişler, bu çerçevede bitap düşmüş sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal birlikteliğin temel taşlarını inşa etmeye koyulmuşlardır. Bu birlikte harekete geçme ve yeni bir düzen arayışı hiç kuşkusuz güvenlik ve savunma alanlarını da kapsayacak yönde ilerletilmeye çalışılmıştır.

Bu analizde, yaklaşık kırk yıllık diplomatik kariyerimin yarısından fazlasını uluslararası güvenlik ve savunma konularına hasretmiş bir diplomat olarak, diğer bir deyimle, uygulayıcı şapkam altında 1950’li yıllardan bu yana özellikle Avrupa güvenliği ve savunmasında ortaya çıkan gelişmeleri ve eğilimleri elbette kendi gözlem ve değerlendirmelerim doğrultusunda kısaca irdelemeye gayret edeceğim.

Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın