Geçtiğimiz ay Rusya devlet başkanı Putin tarafından ani bir çıkışla ifade edilen ve anladığımız kadarıyla Türk yetkililerinin konuya ilişkin aşinalıkları olmadığı basına da yansıyan “enerji merkezi” kavramı veya ifadesi medyada karşılık buldu. Putin’in bu çıkışı, başta ABD olmak üzere hemen hemen tüm batı ülkelerinin uyguladığı ambargodan kurtulmak üzere yaptığı bir hamle olarak kabul edilebilir. Bu hamleyle Rusya, ambargo konusunda eli serbest olan ve özel konumu nedeniyle ambargoya uymayacağını baştan ilan eden Türkiye üzerinden kendisine bir nefes yolu açmak istemektedir.
Neredeyse birinci yılına yaklaşan savaşta Rusya, inisiyatifi belirgin bir şekilde lehine çevirememiştir. Hatta referandumla kendi topraklarına kattığı Herson gibi önemli bir bölgeyi de, büyük kayıplar vererek terk etmek zorunda kalmıştır. Bu savaşı sürdürmek için gerekli olan kaynağı yaratmak için ihracat kaleminin büyük bir bölümünü oluşturan doğalgaz ve petrolü ambargo nedeniyle dünya pazarlarına ulaştırmakta zorlanan Rusya’nın, böyle bir açılımı Türkiye’nin hatırı için düşünmeyeceği açıktır. Başta da belirttiğim şekilde ilk haberler sonrası yetkililer tarafından yapılan açıklamalar bu hususun daha önce konuşulmadığı veya müzakere edilmediğini göstermektedir.
Putin’in yaptığı açıklama içinde bilinmeyen, açıklık getirilmesi gereken birçok husus bulunmaktadır. Bunlardan en belirgini, yetkililerin de ifade ettiği gibi Türkiye’nin, Rusya’dan farklı kanallarla geleceği düşünülen doğalgaz ve petrolün batıya aktarılacağı bir enerji merkezi olacağına dair ifadelerdir. Ancak bu senaryoda ambargo nedeniyle kuzeyde iptal edilen veya iptal edilmesi düşünülen hatların yerine ikame edilmesi düşünülen boru hatlarının;
– Kim tarafından inşa edileceği,
– Kaynağın nasıl karşılanacağı,
– Güzergahın nereden geçeceği,
– Düşünülen merkezin coğrafi olarak nerede olacağı,
– Merkez ifadesinin Türkiye’nin kontrolünde olan bir enerji merkezi olarak mı düşünüldüğü,
– Yoksa sadece boru hatlarının geçtiği transit bir bölge mi olacağı,
ilk akla gelen önemli sorulardan bazılarıdır. Bu noktada, “enerji merkezi” konseptini nasıl yorumladığımız da önem taşımaktadır. Nitekim, analize konu teklif, ancak Türkiye’nin enerji tedariğinin pek çok kaynaktan geldiği, Ankara’nın bu enerji kanallarının nasıl yönetileceği ve kime satılacağı hakkında karar verici mercii olduğu bir durumda Türkiye’nin lehine olacaktır.
Bilindiği üzere boru hatlarının derin bir deniz olan Karadeniz’e döşenmesi, yerleştirilecek boruların evsaf ve dayanıklılığı yönüyle, teknolojiye sahip Almanya ve Japonya gibi ülkelerden başka bir seçenek olmaması ve deniz altına döşenecek boruların inşasının İtalya’nın tekelinde olduğu düşünüldüğünde projenin gerçekleşmesinin kolay olmadığı anlaşılmaktadır. Ambargo uygulayan ülkeler nedeniyle yeni boru hattı inşası bu aşamada kaynak bulunsa bile, zor ve riskli görülmektedir. Tabii bu projenin gerçekleştirilmesi ve ürünlerini dünya pazarlarına ihraç etmek isteyen Rusya’nın kaynak sorununu çözmesi gerekmektedir. Fakat süregiden savaşta oldukça yıpranan Rusya’nın, ekonomik darboğazda bulunması sebebiyle henüz bütçesi bile tahmin edilemeyen söz konusu projeyi hayata geçirmesinin pek mümkün olamayacağı görülmektedir.
Yukarıda muhtemel önemli sorulardan birisi, Türkiye’nin boru hatlarının transit geçeceği bir bölge olması durumunda Rusya’ya uygulanan ambargo nedeniyle buna müsaade edilip edilemeyeceğidir. Çünkü, söz konusu boru hattı üzerinde Türkiye’nin herhangi bir kontrolü olmayacaksa bahsedilen projenin “Kuzey Akım’’ hatlarından farkı bulunmayacaktır. Uygulanan ambargo nedeniyle şartlar değişmediği müddetçe hiçbir batı ülkesi bu gazı almak istemeyecek ve projeye tereddütle yaklaşacaktır. Ama yine de farklı bir alternatif olarak, akıllara Rus doğalgazının mevcut boru hatlarının kapasitesinin artırılması ve inşa edilmesi planlanan yeni hatlarla Türk topraklarına getirilip depolanması ve dışarıya Türkiye tarafından pazarlanması ambargo dışında düşünülüp düşünülemeyeceği sorusu gelmektedir. Eğer batı, konuya yaklaşan kış şartlarını da düşünerek, olumlu bir cevap verirse projenin çalışma ihtimali yüksek olabilir, ayrıca “Tahıl Koridoru’’ düzenlemesinde olduğu gibi sorunun çözümünde kolaylaştırıcı rolünü üstlenebilecek Türkiye’ye prestij ve kaynak sağlaması da bir ihtimaldir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz haftalarda Rusya devlet başkanı ile Kazakistan’da yaptığı görüşmeyi değerlendirirken konuya ilişkin ‘’En uygun yer neresiyse bu dağıtım merkezini orada inşallah kurmuş olacağız. Böyle bir dağıtım merkezi için, bu iş için tabii ki Trakya en önemli yer olarak görülüyor’’ ifadesini kullanmıştır. Acaba Trakya konusu, Putin tarafından mı önerilmiş yoksa bizim tarafımızdan mı gündeme getirilmiştir? Rusya, çok fazla engelle karşılaşmadan hızlı bir şekilde inşa edeceği hat ile transit geçiş için Trakya’da sınır bölgesine koyacağı kontrol mekanizmaları ile bir proje tahayyül etmiş olabilir. Fakat, Trakya konusu tarafımızdan etraflı bir değerlendirmeyi müteakip, açıklayacağım bazı güvenlik endişeleri ile gerekirse geniş coğrafyamızda belirlenecek bir başka yerde böyle bir merkezin kurulmasının daha uygun olabileceği düşünülmektedir.
Bağımsızlık savaşını başlattığı 1821’den beri aleyhimize genişleyen batı komşumuz Yunanistan ile aramızda yalnızca 212 kilometrelik bir kara sınırı bulunmaktadır. Düşük bir ihtimal de olsa Türkiye-Yunanistan arasındaki bir çatışmada iki ülkenin de kara harekatı için kullanabileceği toprak parçası bu alan olacaktır. Elbette, böylesi bir çatışmada kara harekatının yanında, mutlaka hava ve denizde de karşılıklı mücadelede, mevcut teknolojik imkanlar kullanılarak her tür harekat görevleri uygulanmaya çalışılacaktır. Yunanistan, Türkiye’ye karşı yumuşak karnının bu sınır bölgesi olması sebebiyle aramızda sınır teşkil eden Meriç Nehri’nin debisini zaman zaman değiştirerek o bölgede kara harekatının engellenmesi ve nehir geçişlerinin zorlaştırılması üzerine çeşitli tatbikatlar yaptığı da hafızalarımızdadır.
Hatta, Kanal İstanbul projesinin açıklandığı zamanlarda da özellikle Trakya bölgesinde kara birliklerinin tertiplenmesinin yeniden düşünülmesi, projenin hayata geçirilmesi halinde kanalın iki yakasında konuşlandırılacak birlikler arasında kopuklukların meydana gelebileceği, belki de kanal geçişlerinin çatışma içinde büyük riskler içereceği kamuoyunun önünde çeşitli platformlarda tartışılmıştı.
Rusya’dan getirilecek doğalgazın batıya taşınması için büyük bir enerji merkezi olacağı söylenen bu merkezin tam olarak nerede kurulacağı, ne kadar bir alanı kaplayacağı, söz konusu hatların yani boruların tamamen yer üstünde mi yoksa gömülü mü olacağı akla gelen diğer bazı önemli sorulardır. Çünkü, savaş içinde farklı olasılıkların ortaya çıkması muhtemeldir. Rusya-Ukrayna Savaşı içinde Kuzey Akım projesine uygulanan sabotaj, bu neviden olasılıklara iyi bir örnektir. Burada yapılan sabotaj sonrası boru hattında hasar meydana gelmiş, ancak deniz altında olması sebebiyle etrafında zayiat olduğuna dair bir bilgi medyaya yansımamıştır. Ama Trakya’da yapılması düşünülen enerji merkezi projesi kapsamındaki doğalgaz deposunun, büyük hacimli boru hatlarının ve yaşam merkezlerinin geniş bir alana yayılması durumunda sabotajlara açık bir durum oluşabilecektir. Hele ki bu tesislerin Yunanistan sınırına yakın bir konumda inşa edilmesi, potansiyel tehlikeyi artıracaktır. İşte bu nedenledir ki yer seçimi hayati öneme haiz olup güvenlik risklerini barındırmaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin kendi kaynaklarını çıkarıp kullanabilmesine kadar geçecek sürede enerji açığını kapatmak yönünde dışa bağımlılığı devam edecektir. Bu açığı gidermek için çeşitli alternatif kaynaklar bulunsa da, Rusya‘nın teklifi cazip görülebilir. Ancak mevcut konjonktürde, ABD ve Avrupa Birliği’nin de desteğini alan Yunanistan son yıllarda yaptığı aşırı silah tedariği ve uluslararası hukuku hiçe sayarak, Ege’de çeşitli oldu bittiler ile saldırgan tutum izlediği gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Her ne kadar olası bir savaş, yoğunluklu olarak Ege’de cereyan edecekse de tek kara bağlantımız olan Trakya’nın da böylesi bir çatışmada önemli bir yeri olacaktır. Bu nedenle enerji merkezi için Trakya dışında bir bölgenin belirlenmesinin daha uygun olacağı değerlendirilmektedir.