Stratejik silahların dikey yayılmasının önlenmesi çabaları başarısız olunca, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Sovyetler Birliği(SSCB), 1 Temmuz 1968 tarihinde stratejik saldırı ve savunma(füze savunması) sistemlerinin azaltılması ve sınırlandırılmasını tartışmak konusunda anlaşmışlardır. 6 aylık bir gecikmenin ardından taraflar, ciddi müzakerelere başlamışlardır.
Aynı zamanda ABD, olası bir Çin balistik füze saldırısına ve yanlışlıkla fırlatılabilecek bir füzeye karşı, sınırlı bir füze savunma sistemine yatırım yapmıştır. Müzakereler süresince Sovyet stratejik modernizasyon programları devam etmekteydi ve kara ve denizaltı bataryalarının sayısı ABD’ninkileri geçmekteydi. SSCB’nin ağır balistik füzelerinin yük kapasitelerinin (fırlatma ağırlığı), ABD’nin güçlendirilmiş füze depolarını tehdit ettiği şeklinde bir kaygı mevcuttu. Bununla birlikte, ABD füzelerini atmosferden çıkıp girebilen, çoklu bağımsız hedefleme araçlarıyla(MIRV) donatmaktaydı. MIRV’ler, bir füzeye birden fazla savaş başlığının takılmasına imkan sağlamaktaydı. Bu sebeple ABD’nin, SSCB’den daha fazla sayıda savaş başlığı vardı.
Müzakereler süresince ABD ve SSCB, anlaşmaya hangi tür stratejik silahın ekleneceği konusunda anlaşamadı. SSCB, ileri konuşlandırılmış sistemlerin de sınırlandırılmasını istiyordu. “Stratejik” tanımının, diğer tarafın topraklarına ulaşabilen herhangi bir sistem olduğunu öne sürüyordu. Bu ABD’nin NATO ülkelerinde konuşlandırdığı kısa menzilli füzeleri kapsarken, Varşova Paktı ülkelerindeki benzer sistemleri hariç tutulacağı sonucunu doğurmaktaydı. ABD, bu tür silahların ayrı bir anlaşmaya konu olması gerektiğini ve “stratejik” tanımının sadece kıtalararası sistemleri kapsaması gerektiğinde ısrar ediyordu. SSCB’nin müttefikleri kendi bölgesindeyken, ABD’nin Avrupa ve Japonya’yla anlaşma yükümlülükleri olduğunu belirtiyordu. Bu farklılıklar, stratejik eşitlik ve silah tanımları konusunda bir anlaşmaya ulaşmayı bir hali zorlaştırmıştır.
Sovyet tarafı, daha sonra stratejik füzelerin sınırlandırılması konusunu ertelemeyi ve iki tarafın sadece füze savunması konusunda bir anlaşma için çalışmasını önermiştir. ABD ise, saldırı sistemlerine benzer sınırlandırmalar getirmeden, sadece füze savunma sistemlerinde yapılacak sınırlandırmaların SALT müzakerelerinin amacını baltalayacağını öne sürmüştür. Kördüğüm nihayet 20 Mayıs 1971’de çözüldü. Vaşington ve Moskova, anti-balistik sistemlerin sınırlandırılması konusunda kalıcı bir anlaşma yapılmasına odaklanılması yönünde ortak bir anlayışa ulaşıldığını açıklamışlardır. Açıklamaya göre bu anlaşmayla aynı zamanda saldırı sistemleri için belli sınırlandırmalar getirilmesine çalışılacak ve sonrası için daha kapsamlı ve uzun vadeli bir anlaşmanın müzakereleri yürütülecektir. 26 Mayıs 1972 tarihinde Moskova’daki zirvede ABD Başkanı Nixon ve SSCB Genel Sekreteri Brejnev, Anti-Balistik Füze Anlaşması ve Stratejik Saldırı Silahları Geçici Anlaşması’nı imzalamışlardır.
Taraflar, 1 Temmuz 1972’den sonra yeni, sabit karadan ateşlenen kıtalararası balistik füze yapmayacaklarını(ICBM), hafif veya 1964’den önceki(Madde I) ICBM türleri için geliştirilmiş ateşleyicileri, daha ağır ve daha sonraki zamanda konuşlandırılmış(Madde II) ICBM’lere uygun şekilde dönüştürmeyeceklerini; denizaltıdan ateşlenen balistik füzelerin(SLBM) ve geçici anlaşmanın imzalandığı tarihte operasyonel ve yapım aşamasında olan denizaltı sayısıyla sınırlandırılmasını ve ek olarak 1964’den önceki yıllardan kalan aynı sayıda ateşleyici ve denizaltıların değiştirilmesinin, tarafların kendi aralarında oluşturduğu prosdedürlerle uygulanacağını taahhüt etmişlerdir(Madde III).
Taraflar 3. Maddenin takip eden hükümlerinde de anlaşmışlardır: ABD’nin denizaltılarda 710’dan fazla balistik füze ateşleyicisi(SLBM) ve 44’den fazla modern balistik füze denizaltısına sahip olamaz. SSCB’nin denizaltılarda 950’den fazla balistik füze ateşleyicisi(SLBM) ve 62’den fazla modern balistik füze denizaltısına sahip olamaz.
Nükleer denizaltılarda ek balistik füze ateşleyicileri operasyonel maksimum, ABD için 656 ve SSCB için 740’ı geçemez. Yapım aşamasındakiler, yalnızca 1964’den önce konuşlandılırılmış, daha eski denizaltılardaki eşit sayıda füze ateşleyicisi veya balistik füzelerle yer değiştirme kaydıyla operasyonel hale getirilebilir. Herhangi bir denizaltıya modern SLBM’lerin konuşlandırılması, türünden ayrı olarak, toplamda ABD ve SSCB’ye izin verilen sayılardan düşecektir.
Taraflar, bu geçici anlaşma ile kapsanan stratejik saldırı balistik füzelerinin modernizasyonu ve yer değişiminin gerçekleşeceğini(Madde IV); ve stratejik saldırı silahlarının sınırlandırılması için aktif müzakerelerin devam edeceğini taahhüt ederler(Madde VII).
Anlaşma, her iki tarafın “ulusal teknik anlamda” uzlaştığını teyit etmekteydi. İki taraf da diğerinin, bu maddenin 1. Paragrafı uyarınca faaliyet gösteren ulusal doğrulama tekniklerine karışmayacağını veya bu geçici anlaşma hükümlerine uyumlu şekilde, ulusal doğrulamam tekniklerini gizleyen bilinçli gizlilik önlemleri alacaklarını taahhüt ederler.
Taraflar, her iki tarafın da sadece iki antibalistik füze(ABM) sahasına sahip olabileceği konusunda anlaştılar. Konuşlandırma, yurt çapında bir füze savunması veya öyle bir sistemin geliştirilmesine temel sağlamaması için yasaklanmıştır. Anlaşma, başkenti korumak amaçlı, sınırlı bir tane ABM sistemine ve bir ICBM sahasını koruma amaçlı bir tane daha sisteme izin verir. Korunan iki bölge, etkili bir sabunma bölgesi veya yurt çağında bir savunma sistemi oluşturulamaması için birbirinden en az 1,300 kilometre uzaklıkta olmalıdır. Her iki bölgede de 100’den fazla önleyici ve 100 ateşleyiciden daha fazlası bulunamaz. Kullanılmasına izin verilen radarların özellikleri ve sayıları uzun ve detaylı müzakerelere sebep olmuştur. ABM sistemlerinin bu önemli bileşenlerini düzenleyen hükümler anlaşmanın, “Anlaşılan Beyanlar” kısmına eklenmiştir.
ABD ve SSCB, ABM teknolojilerinin nitel gelişimini sınırlandıracakları konusunda ve birden fazla füze ateşleyebilen ABM bataryası geliştirmeyecekleri, test etmeyecekleri ve konuşlandırmayacakları veya mevcut sistemleri bahsedilen kapasiteye getirecek değişiklikler yapmayacakları konusunda anlaştılar. Bu hükümler, anlaşmaya göre, birden fazla güdümlü savaş başlığı taşıyan önleyici füzeleri de yasaklamaktaydı.
Hava araçlarına karşı savunma amaçlı kullanılan karadan havaya füzelerin(SAM) de geliştirilerek, destekleyici radarları ile birlikte ICBM ve SLBM’lere karşı kullanılabileceği kaygısı mevcuttu ve anlaşma bunu yasaklamaktaydı. Stratejik balistik füzelere karşı erken uyarı veren radarların konuşlanması serbestti. Ancak bunlar ülkelerin sınırları boyunca yer almalı ve dışa dönük olmalıydı. Bu sayede içeride etkili bir ABM savunmasına izin verilmemesi planlanmıştı.
İlaveten, teknolojik gelişimin stratejik denge üzerindeki baskısı ve rahatsız edici etkisini azaltmak için taraflar, deniz, hava ve uzay merkezli ABM sistemleri ve karadaki seyyar ABM sistemleri ve bileşenlerinin geliştirilmesini, denenmesini veya konuşlandırılmasını yasaklıyorlardı. Gelişen teknoloji, “başka fiziki prensiplere dayalı” mevcut sistemlerden daha yeni ABM sistemlerine olanak sağlarsa, o sistemlerin sınırlandırılmasının da müzakere edileceği, anlaşmanın danışma ve değişiklik hükümlerinde karar bağlanmıştı.
Anlaşma ayrıca, anlaşmanın hedefleri ve uygulanmasını desteklemek için bir ABD-SSCB Daimi Danışma Komisyonu kurulmasını sağlıyordu. Komisyon ilk olarak SALT II görüşmelerinin ilk oturumunda, 21 Aralık 1972 tarihli bir mutabakat zabtı ile kurulmuştur. O tarihten bu yana hem ABD hem de SSCB, her iki tarafın SALT I Anlaşması’na uyumu ile ilgili komisyona birkaç soru yöneltmişlerdir. ABD tarafından gündeme getirilen her durumda, söz konusu Sovyet etkinliği ya kesildi ya da sunulan ek bilgi ABD’nin kaygılarını yatıştırdı.
Anlaşmanın XIV. Maddesi, anlaşma yürürlüğe girdikten beş yıl sonra, anlaşmanın gözden geçirilmesi gerektiğini ve bundan sonra beş yıl aralıklarla bu gözden geçirme sürecinin tekrarlanmasını karara bağlamıştır. İlk inceleme, Daimi Danışma Komisyonu tarafından, 1977 sonbaharında özel bir oturumda gerçekleştirilmiştir. Bu oturumda ABD ve SSCB anlaşmanın ilk beş yılında etkili bir şekilde işlediği, ulusal çıkarlarına hizmet etmeye devam ettiği ve o tarihte değiştirilmesi gerekmediği konusunda anlaştılar.
Anlaşmanın en yeni gözden geçirilmesi Ekim 1993’de tamamlandı. Bu incelemeyi takiben, SSCB’nin dağılması ve ABM ve ABM olmayan sistemlerin sınırlarının çizilmesi dolayısıyla, anlaşmanın devamını sağlayabilmek adına – anlaşmanın çok taraflılığı için– Daimi Danışma Komisyonu tarafından sayısız oturum gerçekleştirilmiştir.
Anlaşmanın çekilme maddesi uyarınca, George W. Bush yönetimi 13 Aralık 2001 tarihinde ABM Anlaşması’ndan çekilmiştir. Bush Yönetimi, ABM Anlaşması’nın ABD’nin “haydut devletlerden” gelebilecek füze fırlatma tehdidine karşı etkili bir füze savunma sistemi kurmasını engellediğini öne sürmüştür.
SALT I Anlaşması’nın VII. Maddesi uyarınca, ABD ve SSCB Kasım 1972’de stratejik saldırı silahlarının daha da sınırlandırılması için müzakerelere başladılar. Taraflar geçici anlaşmalarını(SALT I), stratejik saldırı silahlarını sınırlandıran, daha uzun vadeli bir anlaşma ile değiştirme niyetindeydiler.
Taraflar, stratejik saldırı silahlarını nicel ve nitel olarak sınırlandırma, yeni tür stratejik hücum silahlarının geliştirilmesinde itidalli olma ve bu anlaşma ile öngörülen diğer tedbirleri uygulama konusunda anlaştılar(Madde I).
Her iki taraf da kıtalararası balistik füzelerin(ICBM) ateşleyicilerini, denizaltından güdümlü balistik füzelerin(SLBM) ateşleyicilerini, ağır bombacıları ve havadan karaya balistik füzeleri(ASB) toplamı 2,400’ü geçmeyecek şekilde sınırlandırmayı üstlendi. 1 Ocak 1981’den itibaren, bu maddenin birinci paragrafında değinilen stratejik saldırı silahlarının toplamda 2,250’yi geçmeyeceği ve o tarihte bu sayıdan fazla olan silahların indirimine başlanacağı konusunda anlaştılar.(Madde II ve III)
Taraflar, ek ICBM fırlatıcı inşaatlarına başlamayacaklarını, sabit ICBM fırlatıcılarının yerlerini değiştirmeyeceklerini; hafif veya 1964 öncesinde konuşlandırılmış eski tip ICBM fırlatıcılarını, daha ağır veya yeni tiplere güncelleştirmeyeceklerini; ICBM ambar fırlatıcılarının modernizasyonu veya yer değiştirmesi sürecinde, ICBM ambar fırlatıcının iç hacmini %32’de fazla arttırmayacaklarını; ICBM fırlatıcı konuşlandırılmış bölgeleri, normal konuşlandırma, bulundurma, tatbikat ve yer değiştirme gereklilikleriyle örtüşmeyen sayıda ICBM sağlamayacaklarını; ICBM fırlatıcılarının normal konuşlandırma gerekliliklerini sağlayamadığı durumlarda depolama tesisi sağlamayacaklarını veya ICBM’leri depolamayacaklarını(“normal konuşlandırma gereklilikleri” her ICBM fırlatıcısına bir füze konuşlandırılması anlamına gelmekedir.); ICBM fırlatıcılarını yeniden dolduran daha hızlı sistemleri geliştirmeyeceklerini, test etmeyeceklerini veya konuşlandırmayacaklarını; normal inşa planının aşılması halinde, aynı anda ICBM fırlatıcıların, SLBM fırlatıcıların, ağır bombaların ve ASBM’lerin aynı anda inşaatine başlamayacaklarını; anlaşmanın imzalandığı tarihte taraflardan herhangi birinin elinde olan en ağır ICBM’lerden daha ağırını geliştirmeyeceklerini, test etmeyeceklerini veya konuşlandırmayacaklarını; ICBM olmayan, balistik füzeler için kullanılan yerden fırlatılan sistemlerin ateşleyicilerini, ICBM fırlatıcılarına dönüştürmeyeceklerini ve onları bu amaçla test etmeyeceklerini; 1 Mayıs 1979 tarihinden önce uçuş testi yapılmamış ICBM tiplerinden farklı yeni ICBM türlerinin uçuş testi veya konuşlandırmasını yapmayacaklarını(iki tarafın da yeni bir hafif ICBM uçuş testi ve konuşlandırması yapabilmesi haricinde); 1 Mayıs 1979 itibariyle, uçuş testi yapılmış ICBM’in test tarihinde yeniden giriş yapan maksimum araç sayısından daha fazla sayıda araca sahip ICBM tipinde uçuş testi yapmayacaklarını veya konuşlandırmayacaklarını; anlaşmada geliştirimlesine izin verilen yeni bir tip ICBM’in, uçuş testi veya konuşlandırılmasınında, yeniden giriş araçlarının 1 Mayıs 1979 tarihi itibariyle toplam sayısını geçmeyeceklerini, (10); 1 Mayıs 1979 itibariyle, uçuş testi yapılmış SLBM’in test tarihinde yeniden giriş yapan maksimum araç sayısından daha fazla sayıda araca sahip SLBM tipinde uçuş testi yapmayacaklarını veya konuşlandırmayacaklarını, (14); 1 Mayıs 1979 itibariyle, uçuş testi yapılmış ASBM’in test tarihinde yeniden giriş yapan maksimum araç sayısından daha fazla sayıda araca sahip ASBM tipinde uçuş testi yapmayacaklarını veya konuşlandırmayacaklarını, (10); menzili 600 kmyi aşan 28 füzeyi, aynı anda konuşlandırmayacaklarını taahhüd ettiler(Madde IV).
Aşağıdaki minimum sınırlamalar, anlaşmanın toplam sınırlamalarına eklenmiştir;
- Taraflar, ICBM’leri, MIRV ile donatılmış SLBM’leri, MIRV’lerle donatılmış ASBM’leri ve güdümlü füzelerle donatılmış ASBM’leri ve 600 kmyi aşan menzile sahip güdümlü füzelerle donatılmış ağır bombardıman uçaklarının toplam sayısının 1,320’yi geçmemesi için gerekli önlemleri alırlar.
- Her iki taraf da, MIRV ile donatılmış SLBM ve ICBM’leri, MIRV’lerle donatılmış ASBM’lerin toplam sayısının 1,200’ü geçmemesi için gerekli önlemleri alırlar.
- Her iki taraf da, MIRV ile donatılmış ICBM’lerin toplam sayısının 820’yi geçmemesi için gerekli önlemleri alırlar.
Anlaşma, menzili 600 kmyi geçen güdümlü füzelerin ve bombardıman uçağı dışında başka hava araçlarında kullanılabilecek ASBM’lerin, uçuş testlerini ve ar-gelerini yasaklamaktadır. Ayrıca benzer özellikleri olan havadan havaya füzelerin veya bombardıman uçağı dışındaki hava araçlarının ağır bombardıman uçağına dönüştürülmesini de yasaklamaktadır(MaddeVII).
Anlaşma, menzili 600 kmyi geçen balistik füzelerin geliştirilmesini, test edilmesini ve konuşlandırılmasını yasaklamıştır. Sabit balistik veya güdümlü füzelerin, denizaltı dışındaki su yolu araçlarına; okyanus zeminine, deniz yatağına veya ülkelerin dahili ve iç sularına veya bunların toprakaltına, veya sadece okyanus zeminine, deniz yatağına veya ülkelerin dahili ve iç sularına veya bunların toprakaltına temas ederek hareket eden, hareketli ateşleyicilere yasak getirmiştir.
Anlaşma, 18 Haziran 1979 tarihinde imzalanmış, ancak hiçbir zaman yürürlüğe girmemiştir. ABD Başkanı Jimmy Carter, SSCB’nin Afganistan’ı işgal etmesi sebebiyle, Kongre’nin anlaşmayı gündemine almamasını istemiştir. Buna rağmen, her iki taraf da anlaşmaya uyacaklarını vaat etmişlerdir. Anlaşmanın hükümleri, 1991 Stratejik Silahları Azaltma Anlaşması(START)’na geçmiştir.
Eşik Testi Anlaşması(TTBT)’nın müzakereleri sırasında, ABD ve SSCB, barışçıl nükleer patlamaların(PNE) sınırlandırılması konusunda anlaşmaları gerektiğini kabul etmişlerdi. Müzakereler 7 Ekim 1974’de Moskova’da başladı ve taraflar anlaşmayı Mayıs 1976’da imzaladılar. Anlaşma, TTBT’de bahsi geçmeyen tüm alanlardaki barışçıl nükleer patlamaları kapsamaktadır. Tarafların kendi yetki alanlarında ve TTBT’de belirtilen test alanlarının coğrafi sınırları dışında ve başka bir ülkenin talep etmesi halinde o ülkenin topraklarında bir barışçıl nükleer patlama gerçekleştirme, uygulanmasına katılma veya destek verme hakkı vardır. Anlaşma, barışçıl nükleer patlamalar için bir limit getiriyordu. Taraflar, 150 kilotonu geçen yeraltında bireysel barışçıl nükleer patlama veya anlaşılmış ölçüm standarlarıyla ölçülmüş olma şartıyla, toplamı 1,5 megatonu geçen yeraltında topluca barışçıl nükleer patlamalar gerçekleştirmeyecekleri konusunda anlaştılar. Anlaşma, barışçıl nükleer patlamaların yeni savaş başlıklarının geliştirilmesinde veya test edilmesinde kullanılmayacağını bildiren bir bir Ortak Bildiri’yi de içinde barındırmaktadır.
Anlaşmayı gerçekleştirmek için taraflar, “ulusal teknik anlam”(UTA)ları kullanacakları ve birbirilerinin barışçıl nükleer patlama(PNE) alanlarına erişim sağlayacakları konusunda anlaştılar. Doğrulama protokolü, daha küçük barışçıl nükleer patlamaları ve hidrodinamik testlerini de içerecek şekilde 1990 yılında güncellendi. Protokolün güncellenen haline göre, PNE’nin sınırı 35 kilotonu geçerse her iki taraf da patlama alanını teftiş edebileceklerdi. PNE ile ilgili tüm bildirimler Nükleer Risk Azaltma Merkezleri(NRRC) üzerinden gerçekleştirilecekti. Anlaşma 11 Aralık 1990 tarihinde yürürlüğe girdi. Yürürlüğe girmesinden bu yana hiç bir taraf bir PNE gerçekleştirmemiştir. Geniş Kapsamlı Deneme Yasaklayan Anlaşma(CTBT) 1996 yılında imzaya açılmıştır. Bununla birlikte, ABD CTBT’yi halen onaylamamıştır. Rusya, CTBT’yi 1996 yılında imzaladı ve anlaşma DUMA tarafından 2000 yılında onaylanmıştır. Dolayısıyla, Rusya CTBT’yi onayladığı için herhangi bir nükleer deneme yapmamakla yükümlüdür.
Stratejik Silahları Azaltma Anlaşması 31 Temmuz 1991 yılında imzalanmıştır. Konuşlandırılmış stratejik nükleer silahlar üzerinde derin azaltmalar ve sınırlar öngören ilk anlaşmadır. Anlaşma, sınırı, toplamda 1600 taşıt aracı ve 6000 savaş başlığı olarak belirlemiştir. Anlaşma, ek olarak bu sınırlandırlamanın kapsamı altında üç tane daha limit belirlemiştir. Karada konuşlu kıtalararası balistik füzeler(ICBM) için 4900, ağır ICBM’ler için 1540 savaş başlığı ve 154 füze, seyyar füzeler içind 1100 savaş başlığı sınırları konmuştur. Taraflar ayrıca, anlaşma süresince yeni ICBM’ler veya denizaltından ateşlenen balistik füzeler(SLBM) geliştirmeyecekleri ve üretmeyecekleri konusunda anlaştılar. Anlaşma, 10’dan fazla savaş başlığına sahip füzeyle deneme yapılmasını ve yenisinin üretilmesini yasaklamaktadır.
Ağır bombardıman uçakları için geçerli kurallar biraz daha karmaşık ve sınırlıdır. Nükleer saldırı görevi bulunan Rus ağır bombacıların savaş başlığı sayısı 6000 içinden 8 sayılmaktadır. Bununla birlikte, Rus bombacıları çok daha fazla sayıda havadan ateşlenen güdümlü füze taşıyabilmektedir. ABD ağır bombacıların savaş başlığı sayısı 6000 içinden 10 sayılmaktadır(Onlar da 10’dan fazla füze taşıyabilmektedirler). Klasik görevler için bildirilen bombacılar ise bir sayılmaktadır.
Müzakereler 1982 yılında başladı ve anlaşma 5 Aralık 1994 yılında yürürlüğe girdi. Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından, taraflar, Sovyet nükleer silahlarına konan dört eski Sovyet ülkesiyle(Rusya, Belarus, Kazakistan ve Ukrayna) gerekli ayarlamaları yapmak zorunda kaldılar. Belarus, Kazakistan ve Ukrayna START Anlaşması’na dahil edildi ama sadece Rusya resmi olarak nükleer silaha sahip olarak tanındı. Yeni üç nükleer devlet, NPT’ye nükleer silahı olmayan devlet olarak katılmayı ve Sovyet dönemi nükleer silahlarını ve tesislerini yedi yıl içinde yok etmeyi kabul ettiler.
START I’in hükümlerine eklenen START II, savaş başlığı ve taşıma araçları sayısının ikisini de orjinal anlaşmadan daha da azaltmıştır. Yeni anlaşma, iki aşamada uygulanacaktı. İlk olarak taraflar toplam konuşlanmış stratejik savaş başlıklarının sayısını 3800 ile 4250 arasına indireceklerdi. Toplam sınırlandırmanın parçası olarak, taraflar, denizaltından ateşlenen balistik füzelerde(SLBM) 2160’dan fazla savaş başlığı ve 650’den fazla yerden ateşlenen kıtalararası balistik füze(ICBM) konuşlandırılmaması konusunda anlaştılar.
İkinci aşamanın sonunda, taraflar, 3000-3500’den fazla konuşlanmış stratejik savaş başlığına sahip olmama konusunda anlaştılar. Bu toplam sınırın parçası olarak 1700-1750’den fazla karaya konuşlu ICBM olmayacaktı. İkinci aşama, tarafların tüm ağır ICBM’leri ve çoklu bağımsız hedeflenebilir yeniden giriş yapan araçlar(MIRV) kullanan ICBM’leri saf dışı bırakmasını öngörüyordu. Anlaşma, tarafların MIRV’lenmiş ICBM’lerini indirmelerine ve tek savaş başlıklı füzelere dönüştürmelerine olanak sağlıyor. MIRV sınırlandırması SLBM’ler için geçerli değildir.
START I’in aksine START II, ağır bombacıları taşıyabildikleri havadan ateşlenen güdümlü füzeler ve ağır bombalara göre saymaktadır. START II aynı zamanda, tarafların, gözlemlenebilir farklılıkları olması ve nükleer bombacılarla aynı üste bulunmamaları şartıyla, 100’e kadar nükleer ağır bombacıyı, nükleer olmayan görevler için dönüştürmeye imkan sağlamaktadır.
START I gibi bu anlaşma da teknik araçlara ve yerinde teftişlere dayanmaktadır. Anlaşma, 3 Ocak 1993 yılında imzalanmıştır. ABD Senatosu 26 Eylül 1997’de ve Rus DUMA 14 Nisan 2000’de anlaşmayı onaylamıştır. Yine de ABD Senatosu, ABD Başkanı’nın stratejik savaş başlıklarının sayısının START I’deki taban sınırın altına çekilmesinin kabul edilmeden önce, Senato’nun onayını almasını gerektiren bir hüküm koymuştur. DUMA da hüküm ekleyerek, onaylanma araçlarının değiştirilebilmesi için ABD Senatosu’nun genişleme protokolünü ve 1997 Anti-balistik Füze Sınırlanması Anlaşmasının onaylamasını şart koşmuştur. 14 Haziran 2002’de Rusya, ABD’nin ABM’den çekilmesi üzerine, anlaşmadan çekildiğini duyurdu.
1970’lerde, Sovyetler Birliği, Varşova Paktı ülkelerine, orta menzilli SS-20 balistik füzelerini konuşlandırmaya başladı. Füzeler üç adete kadar bağımsız hedeflenen yeniden giriş araçları taşıyabiliyorlardı. Cevap olarak ABD, 464’ kadar yerden ateşlenen güdümlü füzeler ve 108 adet, tek başlıklı, orta menzilli Pershin II füzelerini konuşlandırmaya hazırlanırken, bu silahların konuşlandırılmasının azaltılmasıyla ilgili bir anlaşma müzakere etme gibi ikili bir yol izledi.
Müzakereler 1981 yılında başladı ama ABD füze konuşlandırması planını uygulamaya koymasıyla Kasım 1983’te sona erdi. 1985 yılında ABD, müzakereleri yeniden başlatmayı onayladı. Taraflar, Reykjavik, Izlanda’daki zirvede bir uyum yakaladılar ve INF Anlaşması, Aralık 1987’de imzalandı.
Anlaşma, tarafların, anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra 18 ay içinde ayrı bir Mutabakat Zaptı’nda çerçevesini çizdikleri, orta menzilli füzelerinin, ateşleyicilerinin ve destekleyici yapıların ortadan kaldırılmasını şart koşmaktaydı. Orta menzilli bir füze, menzili 1000 ve 5000 km arası değişen, yerden ateşlenen güdümlü veya balistik füze olarak tanımlanmaktadır. Anlaşma uçuş-testi veya üretimi yasaklamaktadır. Ama askeri, yerden ateşleyecilerden açıkça farklılığı olan araştırma merkezlerinde deneme yapılmasına izin vermektedir. Dolayısıyla taraflar, bu gibi sistemler için füze destekleyiciler üretmeye izinlidirler. Anlaşma’da kapsanan sistemlerin tasviyesi, anlaşmanın yürürlüğe girmesinden itibaren üç yıldan fazla sürmemelidir.
ABD Dışişleri Bakanlığı’na göre, “İmzalandığı zamanda, anlaşmanın doğrulama rejimi, nükleer silah kontrol tarihindeki en detaylı ve zorlayıcı yapıdadır. Anlaşmanın yürürlüğe girmesinden itibaren üç yıl içinde tüm beyan edilen INF sistemlerinin imhası için ve; bu füzelerin kullanılmasının yasaklanmasının denetlenmesini sağlayacak şekilde yapılandırılmıştır.
Taraflar, Nükleer Risk Azaltma Merkezleri vasıtasıyla doğrulama hükümleri konusunda ve diğer tarafı, Mutabakat Zaptı’nda belirlenen kategorilerle ilgili güncel bilgileri aktaracakları konusunda anlaşmışlardır. Anlaşma, ABD, SSCB topraklarında ve orta menzilli füzelerin konuşlandırıldıkları diğer ülkelerde yerinde teftişler gerçekleştirilmesine olanak sağlamaktaydı. Taraflar, füzeleri yöneten üsleri, füze destek tesislerini, füze üretim tesislerini ve imha merkezlerini teftiş edebileceklerdi.
Uyum, esas beyanların doğrulanması, yakın teftişler, imha teftişleri, ani teftişler ve ABD ve SSCB’deki füze üretim tesislerinin sürekli denetlenmesi ile sağlanacaktı. Taraflar, aynı zamanda, teknik özellikleri kullanmaya yetkililerdi.
Anlaşma, 8 Aralık 1987’de imzalandı ve 1 Haziran 1988 yılında yürürlüğe girdi. Süresizce yürürlüktedir.
Anlaşma, ABD ve Rusya’nın stratejik nükleer savaş başlıklarını 1700-2200’e indirmesini öngörmekteydi. Müzakereler süresince, taraflar savaş başlığı sayısını azaltmayı nasıl öngördükleri konusunda fikir ayrılığına düştüler. O zamanda, taraflar sayıları START I Anlaşması’na göre sınırlandırıyorlardı. Rusya, bir başka silah kontrolü anlaşması sonuçlandırmak istiyordu. Bush yönetimi ise iki devletin bir anlaşma oluşturmasına gerek olmadığı konusunda ısrarcıydı.
Anlaşma, toplam sınırla uygun olmak üzere, tarafların kendi stratejik nükleer savaş başlığı kompoziyonunu belirlemelerine izin vermekteydi. Taraflar, START I’in yürürlükte kalacağı ve iki tarafın iki yılda bir uygulanmasını gözden geçirmek üzere bir araya geleceği konusunda anlaştılar.
Diğer ABD-Rusya silah kontrol anlaşmaları aksine, Moskova Anlaşması’nın doğrulama mekanizması bulunmaktadır. Anlaşmayı uygulamak için taraflar, iki yılda bir biraraya gelmeyi kabul etmişlerdi. 24 Mayıs 2012’de yapılan ortak bir deklarasyonda, START I hükümlerinin SORT beyanlarını belirlemek için kullanılacağı belirtilmiştir. START 2009 yılında süresini doldurdu ama SORT’un ilk olarak 2012 yılına kadar yürürlükte kalması düşünülmüştü. Anlaşma 24 Mayıs 2002 yılında imzalandı ve 1 Haziran 2003’te yürürlüğe girdi.
Yeni START’taki toplam limit, ABD ve Rusya’nın 1550 stratejik savaş başlığı sahip olmasına izin veriyor. Karaya konuşlanmış kıtalarlarası balistik füzelere, denizden ateşlenen balistik füzelere monte edilen savaş başlıkları toplam sınırdan düşecekken, ağır bombardıman uçaklarına konuşlanmış savaş başlıkları -güdümlü füze veya ağır bomba olsa da- tek bir savaş başlığı olarak sayılacaktı.
Anlaşma ayrıca, nükleer görevler için kullanılan ICBM, SLBM ateşleyicilerini ve ağır bombacıları 800 olarak sınırlamaktadır. Taraflar, bu limit altında 700’den fazla ICBM, SLBM ve ağır bombacılar konuşlandırmayacakları konusunda anlaşmışlardır. Taraflar, sınırlandırılmaların, anlaşma yürürlüğe girdikten sonra 7 yılı aşmadan uygulayacakları konusunda anlaşmışlardır. Toplam limitler içinde, anlaşma, stratejik unsurların yapısıyla ilgili herhangi bir sınırlandırma getirmemektedir. Anlaşma ABD’nin füze savunma sistemi veya uzun menzilli geleneksel vuruş kabiliyetleri deneme, geliştirme ve konuşlandırması hakkında herhangi bir kısıtlama getirmemektedir.
Doğrulama hükümleri için START I temel alınmış ama yeni Anlaşma metnindeki değişikliklere göre güncellenmiştir. Önlemler, ulusal teknik araçları(UTA), yerinde teftişleri, veri değiş tokuşlarını ve doğrulama için UTA kullanılmasıyla ilgili hükümleri içermektedir. Dahası, taraflar ICBM ve SLBM denemelerinin uzaktan ölçüm bilgilerini, yılda beş deneme olmak üzere takas etmek konusunda anlaştılar.
Taraflar, yılda 18 teftişe kadar izin verilmesi konusunda uzlaştılar. Bu teftişler ikiye ayrıldı. İlk tip, konuşlanmış ve konuşlanmamış stratejik başlıkların olduğu tesislere odaklanırken; ikincisi, sadece konuşlanmamış savaş başlıkların bulunduğu tesislere odaklanmaktaydı. Her taraf yılda 10’a kadar tip 1 teftiş yapabilirken, yılda 8 kez, tip 2 teftişi yapma hakkı vardı. İlk tip teftişte, taraflar füze cinsine göre sabit sayıda savaş başlığı atfetmek yerine, füze üstündeki savaş başlıklarını sayma konusunda anlaştılar. Anlaşma 8 Nisan 2010’da imzalandı ve 5 Şubat 2011’de yürürlüğe girdi. Beş yıl uzatma opsiyonuyla beraber, süresi 10 yıldır.