Halihazırda, Afganistan Silahlı Kuvvetleri çözülmüş, emir-komuta birliği ve muharip kapasitesi dağılmıştır. ABD öncülüğünde yürütülen güvenlik sektörü reformu, Taliban ilerleyişi karşısında başarısız olmuştur. Afganistan Silahlı Kuvvetleri’nin çekilmesi ve Taliban taarruzu birçok analist tarafından tahmin edilmiş olsa da, olayların mevcut aşamaya gelmesi beklenilenden hızlı gerçekleşmiştir. Kimi uzmanlar, söz konusu durumun nedeni olarak, Afganistan Silahlı Kuvvetleri’nin kağıt üzerindeki mevcuduna karşın, muharip etkinliği yüksek birlik sayısının sınırlı olmasını; güvenlik güçlerinin düşük motivasyonunu; Biden yönetimi tarafından çekilme takviminin koşulsuz olarak açıklanmasını ve en nihayetinde, Afgan birliklerinin askeri yeteneklerine ilişkin gerçekçi analizler yapılmamasını belirtmektedir. Askeri jeostrateji hususundaki değerlendirmeler ise, kırsal arazinin ve sınır bölgelerinin Taliban’a terk edilmesinin ciddi bir dezavantaj oluşturduğunun altını çizmektedir.
- Afganistan Güvenlik Güçleri’nin Taliban karşısında çöküşü ile Suriye Arap Silahlı Kuvvetleri’nin iç savaşın ilk yıllarındaki performansı arasında, mukayeseli bir analiz yapılması da yararlı olacaktır. Zira 2015 yılına gelindiğinde Baas güçleri, ülkenin ancak yüzde 20 kadarını kontrol etse de, Suriye Arap Hava Kuvvetleri’ne dayanarak yoğun ateş gücünü istediği yere kaydırabilmekte, ayrıca, kuşatma altındaki bölgeler ile rejim sahası arasında hava köprüleri kurabilmekte idi. Afganistan güvenlik reformu programı ise iyi bir kara havacılık, yakın hava desteği ve stratejik hava köprüsü vizyonu ortaya koyamamıştır. Afganistan’a yönelik A-29 Super Tucano tipi hafif taarruz uçağı transferi gibi kapasite inşa edici projeler ve genel maksat helikopteri transferleri ile uçar birlik kabiliyeti geliştirilmesi planları da yürütülmüştür. Öte yandan, hem hava-kara görevlerindeki ABD’ye olan bağımlılık hem de Afganistan Hava Kuvvetleri’nin düşük harbe hazırlık seviyesi söz konusu problematik sonucu beraberinde getirmiştir. Dahası, Taliban ilerleyişi ile birlikte, Afgan pilotlar birlik disiplinlerini kaybetmiştir. Birçok platform ve personel, çatışmaların Kabil’e ulaşması ile Özbekistan’a sığınmıştır[1]. Kimi platformlar ise – bunların arasında ABD yapımı olanlar da vardır – pilotları ile birlikte Taliban’ın eline geçmiştir[2].
- ABD kuvvetleri, Kabil’deki Amerikan personelini tahliye edene dek hava taarruzlarını askıya almıştır. Bunun karşılığında Taliban, Kabil Uluslararası Havaalanı ve çevresinde gerilimi artırmaktan uzak durmaktadır. Yine de 17 Ağustos 2021’de Kabil’de hava saldırısı gerçekleşmiş ve örgüt militanları havaalanı çevresindeki ablukayı daraltmıştır. Taliban, Afganistan topraklarındaki yabancı askeri kuvvetler tamamen çekilene dek baskı kurmaya devam edecektir.
- Afganistan’daki Taliban hakimiyeti kırılgandır. Taliban’ın toplumsal tabanı bir arada tutarak ne kadar etkili bir yönetim becerisi sergileyeceği, bunu yaparken kendi içinde ne ölçüde uyumlu olacağı, ayrıca, bölgesel güvenlik tehdidi olmaktan ne kadar uzak durabileceği tartışmalıdır.
- Taliban Afganistan odaklı bir hareket olsa da, ülkede el Kaide ve IŞİD uzantıları dahil, küresel kapasite ve amaçlara sahip olan pek çok terör örgütü vardır. Söz konusu terör örgütleri komşu ülkeler kadar Türkiye’yi de tehdit etmektedir. Taliban yönetiminde Afganistan’daki gruplar, komşu coğrafyalara terör dalgası ihraç edebilecekleri bir üs bulabilme potansiyeline sahiptir.
- Afganistan’da Taliban’ın iktidara gelmesiyle birlikte Türkiye, söz konusu ülkeden neşet eden ciddi bir göç tehdidi ile karşı karşıyadır. Açık-kaynaklı veriler, İran’ın, bahse konu göç hareketine bilerek katkıda bulunduğunu ve problemi Türkiye’ye transfer etme yoluna gittiğini göstermektedir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verilerine göre İran, halihazırda kayıtlı ve kayıtsız toplam 3 milyondan fazla Afgan mülteciye ev sahipliği yapmaktadır.
- Batı ülkelerinin aksine Çin Halk Cumhuriyeti, yeni Taliban hükümetini tanımaya hazırdır. Rusya da Taliban ile ilk temasları kurmuştur. Çin’in Taliban’ın yükselişiyle birlikte Afganistan ile ilişkilerini derinleştirmeye kararlı olduğunu Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Chunying 16 Ağustos 2021’de açıklamıştır.
- Moskova ve Pekin Türkistan İslami Partisi, Özbekistan İslam Hareketi ve İmam Buhari Cemaati gibi grupları sıkı kontrol altında tutabilecek istikrarlı bir Taliban rejimini tercih edecektir. Pekin ve Moskova, Taliban ile makul ilişkiler kurarak, Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Orta Asya, Kafkasya ve Rusya’yı terör tehdidinden korumak istemektedir. Öte yandan, Taliban’a rakip olan IŞİD Horasan Vilayeti gibi örgütler ya da Taliban’ın içinden çıkacak daha radikal fraksiyonların yayılacağı ilk alan da, yine, Orta Asya olacaktır. Çin ve Rusya, bu durumun önüne geçmek için Kabil’de yoğun bir istihbarat ve diplomasi faaliyeti yürütmek durumundadır.
- Afganistan’daki yeni yönetim, Avrasya jeopolitiğinin yeniden şekillenmesinde anahtar konumdadır. Orta Asya ülkeleri, halihazırda, Afganistan’dan yayılabilecek şiddet sarmalı tehdidi ile karşı karşıya kalmıştır. Güvenlik ve savunma kapasiteleri sınırlı söz konusu devletlerin olası yönelimleri, Türkiye, Çin ya da Rusya eksenlerine daha çok yaklaşmalarını da beraberinde getirecektir.
- Orta ve Güney Asya’nın kalbindeki Afganistan, Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’ndeki önemini koruyacak ve artıracaktır. Çin ve Rusya, Taliban yönetimi ile ilişkilerini güçlendirirken, örgüte on yıllardır en önemli desteği veren Pakistan, Afganistan’a yönelik ABD müdahalesinden sonra ilk defa istediği sonuca yakındır. Hindistan ise mevcut durumda jeopolitiğin kaybeden tarafında yer almaktadır.
- İran, göçten su kıtlığına kadar farklı sorunlarının bulunduğu Afganistan’la yakınlaşmaya hazırdır. Nitekim, Tahran, ülke içerisinde Taliban aleyhindeki yayınları yasaklamıştır. Öte yandan, İran Devrim Muhafızları’nın Afganistan’daki Şii topluluklardan Suriye’de iç savaşa katılmak üzere meydana getirdiği Fatimiyun Tugayı – hatta, kimi kaynaklara göre, ‘Afganistan Hizbullahı’ – dikkatle izlenmesi gereken bir dosya olacaktır.
- Belirtilen bölgesel ve uluslararası şartlar altında, kritik kaynaklara da sahip Afganistan’da komşu güçlerin istikrarlı bir yönetim hedefledikleri açıktır. Öte yandan Batı ülkeleri, terörizm ile aşırıcılığa karşı savaş ve insan haklarını koruma mücadelesine bağlılıklarını – son husus retorik düzeyinde olsa da – teyit etmektedir. Birleşik Krallık, Taliban yönetiminin hiçbir ülke tarafından tanınmaması çağrısında bulunmuştur. NATO içinde birçok devletin söz konusu tutumu benimsemesi beklenmelidir.
- Türkiye, Taliban yönetimi ile resmi diplomatik ilişkiler kurmak ya da de facto bir çerçevede istihbarat & güvenlik diplomasisi ve insani yardım faaliyetleri yürütmek gibi kritik bir kararın eşiğindedir. Sözü edilen tercih, önümüzdeki dönemde, ülkenin NATO kimliğinden Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilere, Rusya ve Çin ile ilişkilerden Türkiye’ye yönelik göç hareketlerinin kontrol altına alınmasına kadar birçok parametreyi de, farklı şekillerde, etkileyecektir.
Görsel Kaynak: Al Jazeera
[1] The Drive, https://www.thedrive.com/the-war-zone/42040/dozens-of-u-s-bought-afghan-air-force-aircraft-are-now-orphaned-at-an-uzbek-airfield, Erişim Tarihi: 18 Ağustos 2021.
[2] Defensenews, https://www.defensenews.com/air/2021/08/17/the-taliban-has-access-to-us-military-aircraft-now-what-happens/, Erişim Tarihi: 18 Ağustos 2021.