Kasım Süleymani’nin Ölümü ve Ortadoğu’daki Vekalet Savaşlarının Geleceği

Ne Oldu?

  • 3 Ocak 2020’de ABD, Bağdat Havalimanı yakınlarında iki aracı hedef alan bir hava saldırısı düzenlemiştir. Saldırıda İran Kudüs Güçleri Komutanı General Kasım Süleymani ve Irak’ta faaliyet gösteren Şii paramiliter örgüt Kata’ib Hizbullah’ın kurucusu Mehdi el-Mühendis hayatlarını kaybetmişlerdir.

 

Saldırının Taktiksel Bağlamı

  • General Süleymani’ye yapılan suikast, süregelen tırmanmanın geldiği son noktadır. 27 Aralık 2019’da Iran yanlısı gruplar Kerkük yakınlarındaki K-1 Amerikan üssünü hedef almışlardı.
  • Bahse konu saldırıyı müteakiben, 29 Aralık’ta, ABD, Irak ve Suriye’de İran yanlısı gruplara ait beş üssü vurmuştu. Bu saldırılar neticesinde, çoğu Kata’ib Hizbullah üyesi olmak üzere, 25 militanı etkisiz hale getirmişti.
  • Kata’ib Hizbullah söz konusu saldırılara Bağdat’ı saran protesto gösterileri düzenleyerek cevap vermişti. Bu gösterilerin ana hedefinde ABD Büyükelçiliği yer aldı. Göstericiler, yüksek güvenlikli büyükelçiliğin duvarlarını aşabilmiş ve 31 Aralık 2019 ile 1 Ocak 2020 günleri boyunca büyükelçiliğe mücavir alanları işgal etmiştir.
  • Kata’ib Hizbullah’ın geri çekilme çağrısı sonrasında, İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney, ABD Başkanı Trump’a bu olaylara engel olmak için hiçbir şey yapamayacağını belirten bir tweetle cevap vermiştir[1].

 

Saldırının Stratejik Bağlamı

  • Eylül 2019’daki Aramco saldırıyla birlikte, ABD’nin başını çektiği blok ile İran arasındaki gerilim yeni bir safhaya girdi. İran bahse konu tırmanma ile bölgesel rakiplerine kendi gücünü göstermenin yanı sıra ABD’nin bölgedeki müdahilliğinin sınırlarını da sınamayı amaçlamıştır.
  • Daha geniş bir zaviyeden bakıldığında, Aramco olayı Tahran’ın bölgesel statükoyu sarsma çabalarından biri olarak görülmelidir. Aramco saldırısıyla, İran’ın Orta Doğu’daki güç dengesini lehine çevirme gayretleri yeni bir seviyeye ulaşmış idi.
  • ABD ve Körfez ülkelerinin belirtilen saldırıya verdiği yetersiz cevaptan ötürü, İran Devrim Muhafızlarının hareket alanı genişlemiştir. Örneğin, saldırı sonrası ilk Cuma hutbesinde, rejimin dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Ortadoğu’daki tüm İran vekillerinin birer aracı değil, İran’ın ta kendisi olduğunu dile getirmiştir.

 

Saldırının Arkasındaki Amerikan Güdüsü

  • ABD’nin General Kasım Süleymani’yi hedef alan operasyonunun arkasında iki temel motivasyon bulunmaktadır:
    • Aramco saldırısı karşısında, ABD’nin hem İran hem de Körfezdeki müttefiklerine bölgedeki varlığının ve güvenlik angajmanlarının devam ettiğini göstermesi gerekmekteydi. Zira, Aramco saldırısı ve ABD’nin yetersiz cevabı sonrası Körfez ülkelerinin İran’la masaya oturma eğiliminin arttığı gözlemlenmekte idi [2].
    • General Süleymani kontrolündeki Kudüs Gücü, Ortadoğu’daki çoğu çatışma noktasında gitgide aktifleşmekteydi. Kudüs Gücü, Yemen’den düzenli olarak Suudi Arabistan’ı vurmakta, Irak’ta paralel bir hükümet kurmakta ve Golan Tepeleri etrafına militan yığmakta; özetle, ABD’nin çıkarlarını ve bölgedeki klasik güvenlik mimarisini ciddi biçimde tehdit etmekte idi[3].

 

İran’ın Seçenekleri

  • Geri Çekilme
    • İran’ın önündeki ilk seçenek çatışmayı yatıştırmaktır. Bahse konu yolun izlenmesi için gereken adımlar arasında vekil örgütlerin faaliyetlerinin sınırlandırılması, nükleer anlaşmaya bağlı kalınması ve bölgedeki müttefiklerine yaptığı silah transferlerinin kesilmesi bulunmaktadır. Suikastın meydana getirdiği hasarlar göz önüne alındığında, bu siyasanın izlenmesi olası değildir.
  • Misilleme
    • Süleymani’nin öldürülmesinin ABD ve İran arasında geniş çaplı, kökleşmiş bir vekil savaşını tetiklemesi muhtemeldir. General Süleymani’nin ölümü karşısında Tahran’ın yapabileceği üç somut misilleme öngörülmektedir:
      • İran, Körfez ülkelerinin enerji altyapılarını hedef alabilir. Aramco’ya benzer saldırılar, Katar ve Umman hariç, tüm Körfez ülkelerine karşı beklenebilir.
      • Tahran, Hürmüz Boğazı’nda ve hatta Yemen’deki vekilleri vasıtasıyla Aden Körfezi’nde deniz iletişim hatlarını kesebilir. Ticari nakliye ve özellikle tanker gemileri hedef alınabilir. Yeni bir ‘Tanker Savaşları’ vakası ihtimal dahilindedir.
      • İran Devrim Muhafızları, İran’ın bölgedeki vekillerine gelişmiş silah transferinin hızını ve ölçeğini artırabilir. Körfez Arap, ABD ve İsrailli stratejik varlıkları bahse konu seçeneğin başlıca hedefleri olabilir.

 

Jeopolitik Durum

  • Son tırmanma, bölgedeki Obama dönemi mirasının sona erdiğinin bir başka kanıtıdır. Obama yönetimin İran’ı yatıştırma stratejisi beklenen sonuçları vermemiştir ve yerini İran’a yönelik daha agresif bir Amerikan askeri siyasasına bırakmıştır.
  • İran ile nükleer antlaşmanın en büyük destekçileri olan Avrupa ülkeleri, bundan sonra nükleer antlaşmayı hayatta tutmada daha da zorlanacaklardır. Suriye’de olduğu gibi İran meselesi de Avrupalıların kontrolünden çıkmıştır. İran’ın antlaşmadan çekilmesi kuvvetle muhtemeldir.
  • General Süleymani’nin ölümü, İran’daki Ruhani-Zarif öncülüğündeki ılımlı çizginin kesin sonu anlamına gelmektedir. ABD’nin nükleer antlaşmadan çekilmesi ile zaten sarsılmış olan ılımlılar, şimdi de rejim içinde her zamankinden daha güçlü ve tutucu olacak muhafazakarlarla karşı karşıya kalacaktır. Örneğin, ılımlıların onayı olsun veya olmasın, Devrim Muhafızlardan bölgedeki ABD unsurlarına karşı bir kan davası olasıdır.
  • Kasım Süleymani sadece üst düzey bir Devrim Muhafızları generali değildi. Kasım Süleymani, son yirmi yılda Orta Doğu’daki İran yanlısı hibrit harp ve vekil unsurlara ilişkin stratejik faaliyetlerin hepsinde imzası olan bir general idi. Müttefiklerinin ve düşmanlarının birçoğu tarafından İran rejiminin somutlaşmış hali ve Şii cihadının sembolü olarak görülmekte idi. Dolayısıyla General Süleymani’nin öldürülmesinin bölgedeki İran yanlısı militan gruplar üzerinde büyük bir etkisi olacaktır.

 

Saldırının Türkiye’ye Etkileri

  • Türkiye mümkün olduğunca gerginliğin dışında kalmayı tercih edecektir. Bununla birlikte, Orta Doğudaki ilişkilerin askerileşmesi Ankara’yı İran’a karşı daha net bir tutum almaya itebilir.
  • Teorik olarak, Ankara’nın bahse konu tırmanmayı kendi bölgesel öncelikleri ve Türk –Amerikan ilişkilerindeki krizlerin aşılması amacıyla (örneğin, CAATSA yaptırımları, PYD / YPG’ye ilişkin konular, F-35 teslimatları) kullanması da imkan dahilindedir. Öte yandan, böyle bir siyasa izlenmesi için Türk yönetiminin keskin olarak İran karşıtı bir tutum alması gerekecektir. Kanımızca, Türk yönetiminde bahse konu keskin siyasa değişikliğine yönelme eğilimi, halihazırda, bulunmamaktadır.
  • Taktik düzeyde, Süleymani’nin ölümü, Türkiye’nin Suriye’deki varlığı üzerinde doğrudan bir etkiye neden olabilir. Bölgesel vekâlet savaşındaki duruşu ne olursa olsun, bir NATO üyesi olarak Türkiye, Şii milislerin saldırılarına maruz kalabilir. Kaldı ki, Suriye’deki Şii gruplar Ankara’ya daima zorluk çıkarmıştır. Örneğin, Zeytin Dalı Operasyonu sırasında, Rusya Türkiye’ye Fırat Nehri’nin batısında Suriye hava sahasını açarken, İran destekli Şii militanlar Türk birliklerine ve yerel dost unsurlara yönelik provokasyonlarda bulunmuştur.
  • Genel olarak, Suriye’deki militan mezhepçiliğin artması iç savaş sonrası yeniden yapılanma safhasının başlamasını engelleyebilir. Bu durum, Astana ve anayasa oluşturma süreçlerini toptan tehlikeye atabilir.
  • Orta Doğu’da bundan sonra yaşanacaklar, Türkiye – Katar ekseninin İran siyasalarını ABD ile ikili stratejik ilişkilerini bozmadan sürdürmesini imkansız kılabilir. Dolayısıyla, geleneksel itidalli yaklaşımların sonuç verme kapasitesi sınırlıdır.
  • Orta Doğu’da vekaleten harp sarmalının tırmanması, enerji piyasaları ve petrol fiyatları üzerinde de etki oluşturacaktır. Söz konusu değişimlerin Türk ekonomisi üzerinde olumsuz neticeleri olabilir.

 

[1]  Ayetullah Ali Hamaney, son görüntüleme 2 Ocak, 2020, https://twitter.com/khamenei_ir/status/1212301034871279616

[2] The New Arab, November 10, 2019, UAE urges Iran talks with GCC, World Powers to de-escalate tensions. Son görüntüleme 3 Ocak 2020 https://www.alaraby.co.uk/english/news/2019/11/10/uae-urges-iran-talks-with-gcc-world-powers

[3] Stephanie Delory and Can Kasapoglu, Ocak 12, 2017, Iran’s Rising Strategic Foothold in Syria, Fondation pour la Recherche Strategique.