Türk Harp Yaklaşımında ‘Dronizasyon’ Dönemi: Azerbaycan, Türkiye’nin Orta Doğu’daki SİHA Konseptlerini Kafkasya’ya Taşıdı

Türk Harp Yaklaşımında ‘Dronizasyon’ Dönemi: Azerbaycan, Türkiye’nin Orta Doğu’daki SİHA Konseptlerini Kafkasya’ya Taşıdı
28.09.2020

Karabağ’daki çatışmaların Türkiye – Azerbaycan askeri iş birliği ve bilhassa bu iş birliğinin insansız hava araçları (İHA) / silahlı insansız hava araçları (SİHA) boyutunda gösterdiği bazı kritik hususlar var.

Bunlardan ilki şu; eldeki açık-kaynaklı istihbarat verilerinden anlaşıldığı üzere, Ankara, Bakü’ye Bayraktar TB-2 SİHA ve Roketsan-yapımı akıllı mühimmat (muhtemelen MAM-L) transfer etmiştir. Nitekim, 2020 yazında basına yansıyan haberler, Azerbaycan’ın Bayraktar TB-2 alımı ile ilgilendiğini gösteriyordu[1]. Binlerce saatlik muharip uçuş deneyimi, Suriye, Libya gibi hibrit harp sahalarında, Rus yapımı silahlara karşı gösterdikleri performans ile dikkat çeken bu sistemler, Ermenistan karşısında da sonuç almış görünüyor.

Aşağıda mukayeseli olarak verilen bazı örneklerden de anlaşılacağı üzere, sosyal medyaya yansıyan görüntüler, hedef tespit görsel unsurlarından akıllı mühimmat etki paternlerine kadar bu iddiayı doğrular nitelikte.

 

Üstte, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri Eylül-2020 harekatı kapsamında Ermenistan’a ait (muhtemelen SA-8) SAM sistemini imha ederken – hedef tespit görüntüleri ve akıllı mühimmat etkisi[2]; aşağıda, Şubat- Mart 2020 Bahar Kalkanı Harekatı sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye Arap Silahlı Kuvvetleri’ne ait zırhlı unsurları imha ederken – hedef tespit görüntüleri ve akıllı mühimmat etkisi[3]

Konsept Aktarımı Silah Transferinden Daha Önemli

Ancak, Türkiye’den Azerbaycan’a yönelik ‘yetenek transferini’ yalnızca silah sistemleri ile sınırlı düşünmemek gerekiyor. Burada daha da önemli olan husus, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye ve Libya’da başarıyla uyguladığı bir konseptin, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri tarafından Kafkasya’da tatbik ediliyor olmasıdır.

Anımsanacak olursa, Şubat 2020’de, Suriye Arap Hava Kuvvetleri ve Rus Hava-Uzay Kuvvetleri tarafından İdlib çevresinde 36 askerimizin şehit edilmesinin ardından, Türkiye, Bahar Kalkanı Harekatı’nı başlatmıştı. Baas rejiminin kuzeydeki yığınağına yönelik genişleyen harekatın uluslararası strateji çevreleri tarafından en ilgi gören tarafı, düşmanın alçak-orta irtifa mobil hava savunma sistemlerinin insansız hava araçları ve akıllı mühimmat kombinasyonu ile avlanması olmuştu. Bu çerçevede, Rus yapımı, modern alçak-orta irtifa hava savunma sistemi Pantsir’lerin vurulması, Türk drone’larının ‘Pantsir avı’ şeklinde yer bulmuş, bazı saygın yayınlarda, Türkiye’nin ‘Orta Doğu’nun yeni drone süper-gücü’ olduğu belirtilmişti[4]. Gerçekten de, bir hafta içerisinde, Suriye Arap Hava Savunma Kuvvetleri’ne ait sekiz Pantsir ve TOR hava savunma sisteminin Türk silahlı insansız hava araçları tarafından imha edilmesi dikkate değer bir performans idi[5].

Benzer bir performans, Libya’da da sergilenmiş, Türkiye tarafından desteklenen Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti güçleri, General Hafter komutasındaki kuvvetlere Birleşik Arap Emirlikleri ve ardından da Rusya tarafından transfer edilen Pantsir’leri başarıyla avlamıştı.

Mayıs 2020, Libya, Türk Bayraktar TB-2 SİHA, Hafter güçleri tarafından kullanılan Pantsir SAM sistemini imha ederken[6].

Teknik terminoloji ile ifade etmemiz gerekirse, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye’nin yükselen savunma sanayii iş birliği sonucu ortaya çıkan bu konsept, düşman hava savunmasının baskı altına alınması (supression of enemy air defenses – SEAD) görevlerinde, alçak-orta irtifa, mobil SAM sistemlerinin (SAM; karadan-havaya füze / surface-to-air missile) imhasının, silahlı insansız hava sistemlerine dayanılarak icra edilmesi şeklinde özetlenebilir. SİHA’lar, özellikle taktik ve orta sınıflarda, düşük radar izleri, uzun havada kalış süreleri sonucu fırsat hedeflerine yönelik avantajları, anlık istihbarat & taarruz görevlerine uygunlukları gibi birçok nedenle bahse konu konsept için ideal. Elbette, tamamlayıcı olarak, hassas & akıllı ateş gücünü düşük harp yükleri ve yüksek isabet ile buluşturan mühimmat da elzem. Baykar – Roketsan kombinasyonu bu nedenle kritik…

İşte, Bayraktar TB-2 ve Roketsan yapımı akıllı mühimmatın Bakü’ye transferinden daha da önemli olan husus, yukarıda sözü edilen askeri anlayış ve harekât tasarısının Azerbaycan savunma planlayıcılarına aktarılması. Ve elbette, Azerbaycan Genelkurmayının, taktik ve operasyonel seviyedeki birliklere sözü edilen anlayışı doğru benimsetmeleri de bir o kadar kıymetli.

Nitekim, bu değerlendirmenin kaleme alındığı sırada, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri, Ermeni güçlerine ait dört SA-8 (Sovyet-Rus literatüründe 9K33 OSA) ve üç SA-13 (Sovyet-Rus literatüründe 9K35 Strela-10) mobil hava savunma sistemi vurmuştu[7]. Harekât derinleştikçe elbette bu sayının artmasını bekleyebiliriz.

Burada kritik olan bir diğer husus, Azerbaycan harekatının nitelikleri ile ilgili. Suriye’de Bahar Kalkanı sırasında, Türkiye, Esad kuvvetlerine yönelik cezalandırıcı bir faaliyete girişmişti. Öte yandan, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri, Murov Dağı civarındaki hâkim mevzilerin kontrol altına alınması, Ermenistan ile Dağlık Karabağ’daki Ermeni işgal unsurları arasındaki ikmal hatlarının kesilmesi ve bu arada Terter – Ağdam ve Fizuli – Cebrayil hatlarında işgal edilen toprakların geri alınmasına yönelik, mekanize ve zırhlı unsurların da katıldığı bir taarruzu geliştirmeye çalışıyor. Burada, teknik olarak, yakın hava desteği ve uçar-birlik harekâtı çok önemli. Daha açık ifade edelim, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri envanterindeki Su-24 ve Su-25 taarruz uçaklarının hem personelin intikali hem de yer hedeflerine taarruz için kullanılan Mi-24 gibi helikopterlerin (kimi askeri kaynaklar, bu ilginç Soyvet-Rus platformları için ‘uçan zırhlı muharebe aracı ya da uçan tank’ ifadesini kullanmışlardır) havada kalması gerekiyor, çünkü Azerbaycan kara birlikleri ancak yakın hava desteği koordinasyonu ile ‘yıldırım’ hızında ilerleyebilir. İşgal edilen her bir parça toprağın geri alınması için ise, Bakü’nün harekatının baskın tarzında olması şart. İşte, kabaca ifade etmek gerekirse, Azerbaycan SİHA’larının avladığı her bir Ermeni SAM sistemi, bir Azerbaycan Su-24, Su-25 taarruz uçağı ya da Mi-24 helikopteri için daha çok hayatta kalma şansı anlamına geliyor.

Türk Harp Tarihinin ‘Dronizasyon’ Dönemi ve Sonrası

Bundan sonrası için çıkarılacak üç temel sonuç var.

Öncelikle, Nisan 2016 çatışmaları ile, Azerbaycan geniş hidrokarbon ekonomisi ile ‘pahalı oyuncaklar’ alan bir devletten – örneğin, Körfez Arap ülkelerinden – çok daha fazlası olduğunu ispatlamıştı. Belirtilen dönemde elde edilen toprak kazanımları haritayı büyük ölçüde değiştirmemiş olabilir. Bununla birlikte, 1990’lara kıyasla Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin ortaya koyduğu muharip performans ve harekât tasarısı, Bakü’nün, yalnızca envanterini değil, askeri bilimler birikimini, doktrin ve yaklaşımlarını, son olarak da operasyonel düzeyde yeteneklerini süratle geliştirdiğini gösterdi. Burada Savunma Bakanı General Zakir Hasanov faktörünü de not etmekte yarar var.

İkincisi, Azerbaycan’ın elinde, SAM sistemlerinin avlanması için uygun olan tek SİHA sistemi Türk yapımı Bayraktar TB-2’ler değil. Tam da bu işe uygun, İsrail yapımı, anti-radyasyon özelliklerine sahip kamikaze drone’lar bir süredir Bakü’nün insansız harp kapasitesinin bir parçası. Bu platformlar Nisan 2016 çatışmalarında da kullanıldılar. Öte yandan, halihazırdaki harekatta Bayraktar TB-2’nin ön plana çıkması dikkate değer bir gelişme. Zira, Türk savunma sanayiinin Azerbaycan SİHA pazarı ile tanışması, önümüzdeki dönemde envantere girecek olan Akıncı, Aksungur gibi sistemlerin de Bakü’ye kazandırılması anlamına gelebilir. Bu durum, zaten Bakü lehine olan Azerbaycan – Ermenistan askeri stratejik dengesini bir adım daha öteye götürecektir.

Son olarak, Türkiye’den sonra, bir diğer Türk devletinin gösterdiği SİHA konseptleri başarısı çok önemli bir aşamaya karşılık geliyor. Türk harp ekolünde bir ‘dronizasyon’ dönemi başladı ve bu konseptlerin sonuçlarını somut biçimde, açık-kaynaklı istihbarat verileri ile teyit edebilmek mümkün. Gerçekçi olmak gerekirse, mevcut harekatın işgal altındaki bütün Azerbaycan topraklarını geri kazanacağını söylemek zor. Ancak, Nisan 2016’dan itibaren ortaya çıkan bir hususun daha da belirginleştiği kesin. İşgal altındaki toprakların geri alınmasında askeri seçenek, artık Bakü’nün diplomatik retoriğinden ibaret değil.

 

[1] Defensenews, https://www.defensenews.com/unmanned/2020/06/25/azerbaijan-to-buy-armed-drones-from-turkey/, Erişim Tarihi: 28 Eylül 2020.

[2] Azerbaycan Savunma Bakanlığı, https://www.youtube.com/watch?v=S9IMCdI_Jlg, Erişim Tarihi: 28 Eylül 2020.

[3] T.C. Milli Savunma Bakanlığı, https://twitter.com/tcsavunma/status/1233825114321571841, Erişim tarihi: 28 Eylül 2020.

[4] David Axe, “Turkey Is The Middle East’s Newest Drone Super Power”, The National Interest, Nisan 2020, https://nationalinterest.org/blog/buzz/turkey-middle-easts-newest-drone-super-power-142242, Erişim Tarihi: 28 Eylül 2020.

[5] Yeni Şafak, https://www.yenisafak.com/dunya/koral-siha-ve-f-16lar-rus-yapimi-hava-savunma-sistemlerinin-kabusu-oldular-3528104, Erişim Tarihi: 28 Eylül 2020.

[6] Clash Report,  https://twitter.com/clashreport/status/1263250605621030912?lang=en, Erişim Tarihi: 28 Eylül 2020.

[7] Oryx, “The Fight For Nagorno-Karabakh: Documenting Losses on The Sides Of Armenia and Azerbaijan”, https://www.oryxspioenkop.com/2020/09/the-fight-for-nagorno-karabakh.html, Erişim Tarihi: 28 Eylül 2020.