Türkiye’deki Rus Dijital Medya ve Bilgi Ekosistemi
13.08.2019


Son yıllarda, Rusların dezenformasyon ve uydurma haberler de dahil olmak üzere dijital bilgi faaliyetleri ve seçimlere karışmaları, uluslararası haberler ve akademik araştırma organlarında ön plana çıkar hale geldi. Basit bir Google Trends sorgusu, ‘fake news’, yani ‘uydurma haberler’ ifadesinin Ekim 2016’yla birlikte küresel ana akım kullanıma girdiğini ve Kasım’daki ABD Başkanlık Seçiminin hemen ardından zirve yaptığını gösteriyor. Bu tarihten beri dezenformasyon kavramı Rusya’nın Batı’daki dijital bilgi faaliyetleriyle eş anlamlı hale gelmiş olup, birtakım deneysel araştırma projesi bilgi savaşlarının seçimlere ve politik tutumlara olan etkisine odaklanmıştır.


Rusya’nın Batı demokrasilerindeki medya ekosistemi, bilgi ve dezenformasyon dinamikleri de dahil olmak üzere detaylı olarak belgelidir. Bu odaklanma büyük oranda seçimlere yapılan karışmalara, uydurma haberlere ve troller ve botlar gibi etkileri sık sık gerçek hayatta hissedilen dijital bozucu unsurlara yönelik farkındalığın artmasından kaynaklanıyor. Siber savaş gibi diğer dijital münakaşa yöntemlerinin yanı sıra, Rusya’nın bilgi faaliyetleri yalnızca ülkenin resmi iletişim politikasıyla sınırlı kalmıyor. Bu stratejiler Rusya’nın askeri doktrininin bir parçası olup, bunlardan konuyla en çok ilgili olanı Rusya Federasyonu 2010 Askeri Doktrini’dir. Bu doktrin, ülkenin batı sınırlarındaki gerginliklerin “yatıştırılmaları için tırmandırılmalarını” amaçlamıştır. Bu amaç doğrultusunda söz konusu belge ‘hibrit savaş’ yönteminin izlenmesini tavsiye etmiştir. Bu ifade, geleneksel askeri girişimleri desteklemek adına kullanılan, izi sürülemez ve genelde şiddet içermeyen araç ve metotları tanımlayan kapsayıcı bir tabirdir. 2010 doktrini, “savaş ve barış halleri arasındaki hatların belirginliğini yitirdiği” saptamasını yapan ve “savaşlar artık ilan edilmiyor ve başladıktan sonra da alışılagelmedik bir şablonda ilerliyor” diye ekleyen 2013 Gerasimov Doktrini tarafından da desteklenmiştir. Hibrit savaş bir Rus icadı olmadığı gibi, Rusya askeri girişimleri desteklemek için askeri olmayan tedbirler alan ilk devlet de değil. 2010 doktrini daha ziyade USCENTCOM’un 2006 yılındaki İsrail-Hizbullah Savaşı’na yönelik analizinde ortaya attığı ‘hibrit savaş’ teriminin bir ikrarı niteliğindeydi. Geleneksel ve geleneksel olmayan taktiklerin kullanımı ve iletişim teknolojilerindeki yeni atılımlar savaş alanını genişletti ve tarafları dijital boşlukta yer alan fikirler, resimler ve görüntülerin oluşturduğu geniş bir spektrumda savaşmaya zorladı. Timothy Thomas’a göre Rus üst komutası 2006 USCENTCOM raporundan hayli etkilenmiş ve bu analiz Moskova’yı yeni iletişim teknolojilerinin stratejik düşünceyle birleştirilmesi konusunda yeni bir düşünme biçimine geçiş yapmaya itmişti: “yurtiçindeki ve yurtdışındaki vatandaşların gönüllerini ve zihinlerini kazanmak için havada ve medyada gerçek bir bilişsel savaş başlamıştı“.


İnternet birçok açıdan bir güç sahası haline geldi; toprak, su ve hava gibi. Ocak 2019’da dünyadaki İnternet erişimi %51’e ulaştı. Bu, dünyanın yarısından fazlasının İnternet kullandığı ve dijital şekilde birbirlerine bağlı olduğu anlamına geliyor. Çoğu büyük ülke, küresel bağlantısallığın kaçınılmazlığını öngörerek kendilerini dijital alanda stratejik olarak daha iyi konumlandırabilmek adına şimdiden uzun vadeli stratejiler geliştirmiş durumda. Diğer devlet aktörlerine dijital ortama uyum sağlama açısından iki büyük uyarı ikazı oldu. Bunlardan ilki 2010-2012 arasında Orta Doğu ve Kuzey Afrika başkentlerini sallayan Arap Baharı, ikincisi ise aynı etkiyi Batı’da yaratan İşgal hareketinden etkilenen ya da bu hareketle ilişkili olan diğer hareketler idi. Her iki hareket de sosyal medya platformlarının devlet gözetimi ve baskısını alt etme ve atlatma kapasitesine sahip olduğunu ortaya koydu. Sosyal medya işte bu dönemde dönüşüm geçirmeye başladı. Facebook’un ‘Yerler’ uygulaması aracılığıyla çalışan ve politik önem taşıyan coğrafi etiketleme uygulamasını Ağustos 2010’da devreye sokmasının ardından Instagram Ekim 2010’da faaliyete girdi. Facebook Nisan 2012’de Instagram’ı, Şubat 2014’te de WhatsApp’ı satın alarak kendisini sosyal medyanın en ağır topu haline getirdi. Eş zamanlı olarak Twitter, Arap Baharı ve İşgal hareketlerinin organize olmak ve mesaj yaymak için Twitter’ı kullanmasıyla politik iletişim açısından Facebook’tan daha önemli bir alternatif olarak ortaya çıktı. Twitter’ın kamuya açık, 140 karakterli platform yapısı ve hızlı medya yükleme sistemi; acil durumlar, protestolar ve iç savaşlardaki kritik bilgi akışları için ana mekan haline gelmesini sağladı. Suriye İç Savaşı, Ukrayna’daki çatışma ve IŞİD’e karşı yürütülen savaş Twitter’ın ana acil durum sosyal medya platformu olarak öne çıkmasına katkı sağladı.


Hem NATO Stratejik Konsepti hem de 2010 Rusya Askeri Doktrini “hedefleri doğrultusunda aynı anda, uyarlanabilir şekilde geleneksel ve geleneksel olmayan yolları kullanabilen” düşmanlara dair tehlikenin altını çizmiştir. Bu yollar NATO’nun ve Rusya’nın askeri dökümanlarında büyük ölçüde benzerlik göstermektedir: Nükleerin yaygınlaşması, terörizm, siber suçlar ve siber savaş, organize suçlar ve uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığındaki rolleri, göç, etnik ve dini çatışmalar, kaynak kıtlığı ve küreselleşmeden kaynaklanan nüfus çatışmaları. Dökümanlar aynı zamanda dijital ortama yeni bir politik rekabet sahası olarak vurgu yapmıştır. NATO buna ek olarak dezenformasyon ve medya manipülasyon çabalarına karşı birleşik bir ortaklık stratejisi geliştirme amacıyla 2011’de bir ‘Hibrit Tehlikelere Karşılık Verme’ deneyi gerçekleştirmiştir. Bundan daha sonra katılımcı ülkelerin konuya olan ilgi ve bağlılıkları arasındaki farklar sebebiyle vazgeçilmiştir. Moskova ise yeni bilgi devriminin belirsizliklerini, sosyal medyanın hibrit yapısını ve karmaşık ayrıntılarının daha sonra anılacağı isimle ‘eşik altı savaş stratejisi’ni desteklemek amacıyla kullanılabileceğini benimseme açısından NATO’ya kıyasla daha çabuk davranmıştır.




                                                    Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın